• Anasayfam Yap
      • Yazarlarımız
      • Künye
      • İletişim
Telgrafhane Sanat
    •  
    • AnasayfaAnasayfa
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
Sami Karaören Yaşamını Yitirdi Sami Karaören Yaşamını Yitirdi
Ahmet Say Yaşamını Yitirdi Ahmet Say Yaşamını Yitirdi
Yeni Umut Yayınevi Küresel Salgın Öyküleri Kitabı’nı Yayımlayacak Yeni Umut Yayınevi Küresel Salgın Öyküleri Kitabı’nı Yayımlayacak
Deniz, Hüseyin ve Yusuf Her Zaman Bilincimizdeler Deniz, Hüseyin ve Yusuf Her Zaman Bilincimizdeler
2022 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Hayati Baki’nin 2022 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Hayati Baki’nin
Metin Cengiz’in Yeni Toplu Şiirleri Yayımlandı Metin Cengiz’in Yeni Toplu Şiirleri Yayımlandı
Anasayfa » Deneme
Nazım Mutlu

“Sosyal ve Kültürel İktidar!”

Eklenme Tarihi: 7 Haziran 2017 Çarşamba Eklenme Saati: 10:31
Tweetle
Nazım Mutlu nazimmutlu05@gmail.com
“Sosyal ve Kültürel İktidar!”
REKLAM

“Sosyal ve Kültürel İktidar!”

 Nazım Mutlu

 Adı “Ensar” olan malum vakfın özellikle geçen yıl Karaman’daki öğrenci yurdunda yaşanan ve toplumda derin öfkeye, tepkilere yol açan malum olaydan sonra sırtında taşıdığı kamburun iktidar açısından bir önem taşımadığı anlaşılıyor. Hükümete göre bu vakfın çalışma ve etkinlikleriyle ilgili herhangi bir yasal ya da ahlâksal engel söz konusu değildir!

Çünkü “bir kereden bir şey olmaz”dı!

Bu durum, iktidar temsilcilerinin çeşitli zamanlarda Ensar Vakfı’nın çalışmalarında boy göstermelerinden anlaşılmaktadır.

Fakat asıl konumuz bu olmadığı için uzatma gereği duymadan bir alıntıyla asıl konumuza girelim:

“Biz 14 yıldır, kesintisiz hamdolsun siyasi iktidarız ama hâlâ sosyal ve kültürel iktidarımız konusunda sıkıntılarımız var. Elbette çok sevindirici, ümit verici gelişmeler yaşandı, yaşanıyor. İmam hatiplere olan ilginin artması, tüm okullarda Kur’an-ı Kerim, Siyer-i Nebi, Osmanlıca gibi derslerin seçmeli olarak okutulması başlı başına çok güzel şeyler. Bunlar önemli gelişmeler. Bununla birlikte ülkemizin ihtiyacı, milletimizin talebi, bizim hayalimiz olan nesillerin yetiştirilmesi konusunda hâlâ pek çok eksiğimiz bulunuyor. Dilimizden tarihimize kadar birçok alanda ecdadımıza ve kültürümüze duyulan husumetin ürünü bir yaklaşımla hazırlanmış olan müfredatlar daha yeni yeni değişiyor. Medyadan sinemaya, bilim teknolojiden hukuka kadar pek çok alanda hâlâ en etkin yerlerde ülkesine ve milletine yabancı zihniyetteki kişilerin, ekiplerin, hiziplerin bulunduğunu biliyorum. Açıkça söylemek gerekirse bu durumdan da büyük üzüntü duyuyorum.” (Koyu yerler tarafımca işaretlendi.)

Vakfın 28 Mayıs 2017 Pazar günü İstanbul Kongre Merkezinde yapılan 38. Genel Kuruluna katılıp bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın konuşmasının bir bölümü bu.

Cumhurbaşkanının daha öncesinde de türlü yer ve zamanlarda benzer anlamda görüşler bildirdiği akıllardadır:

“Maalesef eğitimin niteliği konusunda istenilen yerde değiliz. Bilgi temelli ekonomi ile bizi ön saflara taşıyacak eğitimi hedeflemeliyiz.” (18 Eylül 2014, TÜSİAD toplantısı)

“Bu konudaki (eğitim) tüm hassasiyetlerime, tüm gayretime rağmen maalesef geldiğimiz yer kesinlikle benim arzu ettiğim, hayal ettiğim yer değildir.” (19 Haziran 2015, TÜRGEV’in 2015 Mezuniyet ve İftar Programı)

 “Ülke olarak çok önemli mesafeler kat ettik. Ancak bu süreçte eğitimde ve kültürde hedeflediğimiz noktaya gelemediğimizi üzülerek söylemek istiyorum.” (26 Aralık 2015, Birlik Vakfı 30. Yıl Kutlamaları)

“Kişi noksânını bilmek gibi irfân olmaz”mış.

Ensar’daki konuşmanın başında geçen “sosyal ve kültürel iktidar” konusunda yapılan saptama bizce de yerindedir. Siyasetten ekonomiye, medyadan bürokrasiye dek birçok alanda gücü tartışılmaz bir iktidar olma durumuna karşın, “sosyal ve kültürel” alanda bir “iktidar” ortada yoktur. Örnek: Basında bir Uğur Mumcu ya da İlhan Selçuk; edebiyatta bir Nâzım Hikmet ya da Yaşar Kemal; tiyatroda bir Yıldız Kenter ya da Genco Erkal; müzikte bir Fazıl Say ya da Suna Kan; sinemada bir Yılmaz Güney ya da Erden Kıral; resimde bir Eşref Üren ya da Fikret Otyam; bilimde Cahit Arf ya da Aziz Sancar… (dallar ve adlar çoğaltılabilir) yetiştiremediler.

Bırakalım 14 yılı, 140 yıl iktidarda kalsalar yine yetiştiremeyecekler!

Nedeni, yine yukarıdaki konuşmanın içindeki ikinci koyu bölgede söylenen sözlerdedir ama istenirse bu sonucu çıkarmak için çok sevdiklerini ve hatta yeniden canlandıracaklarını sandıkları Osmanlı’nın son 300 yılına bakmak da bir fikir verir. O yüzyıllardan bilim, sanat ve düşünce dünyamıza ne kaldıysa, 14 yıllık iktidara düşecek pay da 300’ün 14’e bölümünden çıkan sonuç kadar olacaktır. İşin nedenini daha açık söyleyelim: Çünkü bu alandaki iş ve eylemlerinin içinde bilim yok, bilimin biçimlendirdiği akıl yok! Eleştiri yok, sormak yok, sorgulamak yok!

Bu yaratıcı ve sürekli ileriyi kovalayan değerlerin yerinde ne var?

Biat, biat, biat…

Ya da tarikat, cemaat, itaat!

Öyleyse?

Bilim ve sorgulayıcı aklın olmadığı, dogmaların cirit attığı iş ve eylemlerden de bir “sosyal ve kültürel iktidar” çıkmaz oğlu çıkmaz!

Bu arada, tam bir yazıklanma metni niteliğindeki söz konusu konuşmada yer alan “Dilimizden tarihimize kadar birçok alanda ecdadımıza ve kültürümüze duyulan husumetin ürünü bir yaklaşımla hazırlanmış olan müfredatlar” saptamasının da gerçeği yansıtmadığını buraya not edelim. Çünkü devr-i iktidarlarında ikisi köklü, öbürleri de parça parça olmak üzere en az beş kez müfredat değişikliği yapılmış, 2012’deki “4+4+4”lük bölmeli sistemle de -kendi anlatımlarıyla- “dindar ve kindar nesil” izlencesiyle eğitimde bilimin, sanatın göbeğine bombayı koymuşlardır. Şimdi yakında yenisi devreye sokulacak müfredat da yakınma konusu olan sonucu değiştirmeyecektir.

Durumun gerçekliğini bir de Necip Fazıl’dan başlatıp yine onda bitirdikleri kültürel zeminlerinden anlayabilirler aslında, istenirse. Ama bunu fark etmek de bilimsel aklı gerektirir.

Yukarıdaki konuşmada koyulaştırılmış son tümce ise bilimin temeli olan neden-sonuç ilişkisinin “sonuç” halkasını oluşturan durum saptamasıdır. “Sosyal ve kültürel iktidar” alanı, dev inşaat ihalelerini yandaşlara peşkeş çekmek ya da kamu mallarını uluslararası şirketlere çerez parasına satmak kadar kolay bir meziyet değildir. Uğraş ister, kütüphane ve laboratuarlarda sabahlamak ister, emek ve sabır ister. Ayrıca “en etkin yerlerdekilerin ülkesine ve milletine yabancı oldukları” saptaması da bir tartışma ortamında konuyu ele almayı gerektirir. 15 yıllık (süreyi de düzeltmiş olalım, 14 yıllık değil, 15) süresince başbakanı ya da bakanlarıyla bir kez bile bir tartışma zemininde göremediğimiz iktidarın “ülkesine ve milletine yabancılık” konusunda kamuoyunu ne zaman, nasıl ikna ettiği de belli değildir.

Türkiye’nin bugün saplandığı ulusal ve uluslararası çıkmazların iktidarın ideolojisiyle koşutluk taşıdığını, bundan dolayı da olup biten hiçbir şeye şaşırmamak gerektiğini belirtip “sosyal ve kültürel alan”daki çağdışı zorlamaların ülkede yarattığı tatsız sonuçlara, çok taze verilere dayalı birkaç örnek vermek gerekirse:

TÜİK’in 1 Haziran’da açıkladığı verilere göre opera ve bale seyirci sayısı 2015-2016 sezonunda, 2014-2015 sezonuna göre yüzde 19.1 azalarak 272 bin 578 oldu. 80 milyonda 272 bin! Yani yüzde 0, 35! Bu dönemde oynanan eser sayısı yüzde 10.5 geriledi ve 170’te kaldı. Sezonlar itibarıyla karşılaştırıldığında, 2015-2016 sezonunda, bir önceki sezona göre opera ve bale salonlarında gösteri sayısı yüzde 9.7 azalışla 685’e geriledi.

Orkestra, koro ve topluluklarda ise toplam izleyici sayısı 2015-2016 sezonunda, 2014-2015 sezonuna göre yüzde 4.2 azalarak 463 bin 422 olarak kayıtlara geçti. Orkestra izleyici sayısı bu dönemde yüzde 2.8 artarak 155 bin 811’e ulaşsa da koro izleyici sayısı yüzde 18.2 azalarak 73 bin 437’ye, topluluk izleyici sayısı ise yüzde 3.3 gerileyerek 234 bin 174’e düştü. Orkestraların gösteri sayısı, 2015-2016 sezonunda yüzde 1.8 azalışla 214 oldu. Sezonlar itibarıyla kıyaslandığında koroların gösteri sayısı 2015-2016 sezonunda, önceki sezona göre yüzde 11.1 azalışla 169’da kaldı.

Durum böyle iken, beklenen“sosyal ve kültürel iktidar”nasıl gelecek? “Kaldırın şu ucubeyi!” ya da “Böyle sanatın içine tükürürüm!” felsefesiyle; TÜBİTAK’ın tepesine hayvanat bahçesi müdürünü, şehir tiyatrolarının başına güreş hakemini atayarak, bürokrasideki en kilit noktalardan en sıradan koltuklara “benden olsun çamurdan olsun” deyip “liyakat”ın önüne “sadakat” geçirilerek hangi “sosyal ve kültürel iktidar” kazanılmıştır dünyada?

Oldu madem, yeni veriler içeren bir örnek daha verelim, konuyla doğrudan ilişkili:

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun raporuna göre 2017’nin ilk beş ayında 173 kadın öldürüldü. Geçen yılın aynı döneminde bu sayı 137 idi.

Platformun raporuna göre bu yılın (2017) mayıs ayında 39 kadın öldürüldü, 38 çocuk istismara uğradı, 17 kadına cinsel şiddet uygulandı. Mayıs ayındaki ölümlerin yüzde 21’inin faili belli değil.

Raporda, kadın cinayetlerindeki artışla birlikte, cinayetlerin işleniş biçiminin de değiştiği belirtildi. Kadınların işkence gördüğü, çocuklarının gözleri önünde veya çocuklarıyla beraber öldürüldüğü ve şüpheli ölümlerin arttığı ifade edilen raporda, “Evine patlayıcı yerleştirmek, ‘levye’yle öldürmek gibi savaş yöntemleri ve barbar yöntemler kullanıyor. Faili meçhul oranı artıyor, kapatılan kadın cinayeti dosyaları ailelerin uğraşlarıyla açığa çıkarılıyor” dendi.

Okullardaki programlardan bilimi, sanat derslerini söküp atmanın bir bedeli vardır kuşkusuz ve o da doğal olarak “sosyal ve kültürel iktidar” değil, şiddet ve vahşet iktidarıdır.

Sistemin odağına bilimdışılığın, para-kâr hırsının, farklı düşünüp yaşayana kin ve nefret söyleminin konulduğu bir ülkede, yineleyelim, 14 değil, 140 yıl da iktidar kalsanız, sonuç değişmeyecektir. Hiçbir zaman da gerçek anlamda iktidar olamazsınız, olamayacaksınız.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aynı toplantıdaki konuşmasında yer alan “O gece (15 Temmuz 2016) oraya gelenler, Gezi parkının gençleri değildi. Bunu iyi görmemiz lazım. O gece oraya gelenler, vatanını seven, milletini seven, bayrağı, ezanı için yola koyulan gençlerdi.” sözleriyse yıllardır değişmeyen toplumu kamplaştırma politikasının yeni örneğidir. Temelinde bir “itiraz”ı barındıran toplumsal dalgadan kalıcı bir “düşman” yaratma düşüncesiyle “öteki” gençlere biçilen değerin ne olduğunu bir kez daha anlamış olduk.

Son olarak iki alıntıyla “sosyal ve kültürel iktidar”a giden yolun nereden geçtiğini görüp noktayı koyalım:

“Dünyanın hiçbir yerinde zorunlu fizik, kimya, matematik dersinin tartışma konusu olduğunu göremezsiniz. Ne hikmetse zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi tartışma konusu olur. Eğer olsun mu olmasın mı diye tartışılacaksa uyuşturucu bağımlılığından, terörden, şiddetten neden şikâyet ediliyor.” (R. Tayyip Erdoğan, 29 Eylül 2014)

“Yıl, 1973 veya 1974. Atatürk Kültür Merkezi de yeni açılmış! Sanatsal gösteri var. Bize de para lazım. Bilet bulamıyorlar. Saat 4’te gidip bilet alıp millete veriyorduk! Ne o? Millet tiyatro seyredecek. Güzel şey. Bizi ilgilendirmiyor da, bizi bilet ilgilendiriyor… Oradan yolumuzu buluyorduk.” (Binali Yıldırım, 27 Ocak 2017)

“Sosyal ve kültürel iktidar”a açılacak kapının anahtarları böyle olunca, “Bu durumdan üzüntü duymaya” gerek var mı? Perşembenin gelişi çarşambadan belli olduğuna göre…  

 

telgrafhanesanat.org

 

Etiketler:
VİYOLONİST OKTAY DALAYSEL PAGANİNİ’Yİ ANLATIYOR
30 HAZİRAN’DA, 13. DURSUN AKÇAM KÜLTÜR SANAT GÜNLERİ’NDE, ARDAHAN’DA…
Facebook'ta Paylaş Twitter Paylaş Google+'da Paylaş Tumblr
Bu “Şiir” Kimin?Nazım Mutlu   Bu “Şiir” Kimin? Değerlerimizi yiyip bitirme yıllarımız sürüyor. “Ü...
Bu “Şiir” Kimin?

Yorum Yazın

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

Kullanıma İzin Verilen HTML Kodları : <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>

Yazarlarımız

  • A. Celal Binzet
    Günümüz Karmaşası-A. Celal Binzet A. Celal Binzet
  • A. Cengiz Büker
    Günter Eich’ten şiir-Çeviren: A. Cengiz Büker A. Cengiz Büker
  • A. Tarık Emre
    Yedirmem Size Etleri- A. Tarık Emre (öykü) A. Tarık Emre
  • Bahattin Gemici
    Aydınlanma Savaşçısı Server Tanilli-Bahattin Gemici Bahattin Gemici
  • Celal İlhan
    Sanat Olmazsa Olmaz mı, Niçin Yazarız?-Celal İlhan Celal İlhan
  • Daver Darende
    Büyükelçi Korkmaz Haktanır’ın Anısına Saygı-Daver Darende Daver Darende
  • Ertuğrul Efeoğlu
    Söylem ile Eylem Ertuğrul Efeoğlu
  • Günay Güner
    Ressam-Yazar-Ozan Ümit Sarıaslan’ın Ardından-Günay Güner Günay Güner
  • Işık Kansu
    KİBELE Mİ TAŞ OCAĞI MI? Işık Kansu
  • Metin Turan - BELLEK
    ÇAĞDAŞ İRAN ŞİİRİ VE FURÛĞ ÜZERİNE KISA... Metin Turan - BELLEK
  • Mucize Özünal
    Çin Odasına Girenler ve Çıkanlar – Mucize... Mucize Özünal
  • Nazım Mutlu
    “Sosyal ve Kültürel İktidar!” Nazım Mutlu
  • Öner Yağcı
    AYDINLIK BİR YAŞAM YOLUNDA EDEBİYATIMIZ Öner Yağcı
  • Sultan Su Esen
    Türkiye’de Alevi Olmak Sultan Su Esen
  • Tahsin Şimşek
    Hidayet Sayın’la Şu Yeryüzü Sahnesinde-Tahsin Şimşek Tahsin Şimşek
  • Tamer Uysal
    Yeşilçam’ın Beyaz Filmleri: Uludağ ve Sinema –... Tamer Uysal
  • Taylan Özbay
    ATATÜRK VE NÂZIM HİKMET: “DENİZ KIZI EFTALYA”... Taylan Özbay
  • Yaşar Atan
    Bu Kuş Ezgileri Oldukça – Yaşar Atan... Yaşar Atan
  • Yücel Çağlar - Mavi Köşe
    “Bize Öz Türkçe Yaraşır”-Yücel Çağlar Yücel Çağlar - Mavi Köşe
  • Zehra Tırıl
    Müziğin Evrenselliği – Zehra Tırıl Zehra Tırıl

Son Eklenenler

Hidayet Sayın’la Şu Yeryüzü Sahnesinde-Tahsin Şimşek HİDAYET-SAYINLA-ŞU-YERYÜZÜ-SAHNESİNDEİndir Yazıya ulaşmak için lütfen üstteki başlığa tıklayınız...
Hidayet Sayın’la Şu Yeryüzü Sahnesinde-Tahsin Şimşek
Günter Eich’ten şiir-Çeviren: A. Cengiz Büker Günter Eich'ten şiir-Çeviren: A. Cengiz Büker Eichİndir ...
Günter Eich’ten şiir-Çeviren: A. Cengiz Büker
Sami Karaören Yaşamını Yitirdi Yazar Sami Karaören 11 Mayıs 2022'de, 98 yaşında yaşamını yitirdi. Sami Karaören, 1924 yılında ...
Sami Karaören Yaşamını Yitirdi
Ahmet Say Yaşamını Yitirdi Yazar-Müzik Eleştirmeni Ahmet Say, 10 Mayıs 2022'de yaşamını yitirdi. Ahmet Say bir süre Almany...
Ahmet Say Yaşamını Yitirdi
Yeni Umut Yayınevi Küresel Salgın Öyküleri Kitabı’nı Yayımlayacak Küresel-Salgın-Öyküleri-Kitabı-için-yazarlara-çağrıİndir ...
Yeni Umut Yayınevi Küresel Salgın Öyküleri Kitabı’nı Yayımlayacak

Dil

“Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı Dil Devrimi Bayramdır, Kutlu Olsun! Çok mu Zor?
  1. “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da... “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı.
  2. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay... Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner
  3. R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner... R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı
  4. Dil Devrimi Bayramdır, Kutlu Olsun! Dil Devrimi Bayramdır, Kutlu Olsun!
  5. Çok mu Zor? Çok mu Zor?
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
  • Yazarlarımız
  • Künye
  • İletişim
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Görüş ve önerileriniz için iletisim@telgrafhane.org adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2017 - Telgrafhane Sanat, Her Hakkı Saklıdır.