• Anasayfam Yap
      • Yazarlarımız
      • Künye
      • İletişim
Telgrafhane Sanat
    •  
    • AnasayfaAnasayfa
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı
Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında” Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında”
2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı 2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı
Aydın Ilgaz Yaşamını Yitirdi Aydın Ilgaz Yaşamını Yitirdi
Usta Yazar Oğuz Tansel’i Anarken Usta Yazar Oğuz Tansel’i Anarken
Oğuz Tansel Şiir Ödülü Ömer Erdem’in Oğuz Tansel Şiir Ödülü Ömer Erdem’in
Anasayfa » Deneme
Yücel Çağlar - Mavi Köşe

Şiirini Yitiren Kentler

Eklenme Tarihi: 15 Mayıs 2017 Pazartesi Eklenme Saati: 13:34
Tweetle
Yücel Çağlar - Mavi Köşe ormanlarindelisi@gmail.com
Şiirini Yitiren Kentler
REKLAM

Maviköşe (İki)

ŞİİRİNİ YİTİREN KENTLER

Yücel Çağlar

ormanlarindelisi@gmail.com

“- Hangisiymiş o?”

diye soruyorsanız şaşarım doğrusu; yitirmeyeni neredeyse hiç yok çünkü. Peki;

“- Bir kentin şiirini yitirmesi ne demek?”

diyorsanız eğer, şöyle bir yanıt verebilirim:

Şiirini yitirmesi, bir kentin anlamını yitirmesi demektir!

Yanlış anlaşılmasın; yakındığım kentin “kimliğinin” değil, anlamını yitirmesinden söz ediyorum… Bence bir kent “kimliğini” yitirmez, ancak, dönüştürebilir; açıktır ki, ikisi farklı süreçlerdir. Örneğin Ankara’nın “kimliğini” yitirdiğini ama anlamını yitirdiğini söyleyemeyiz.  Kentin “kimliğinin” değişmesinde temel belirleyici süreç yapılaşma ve yaşama biçimidir. Açıktır ki, karşı durulmadığında bu süreç uzun dönemde kentin anlamını yitirmesine de yol açabilir. Bu, hem gerçekleştirilmesi hem de karşı durulması göreceli olarak daha kolay bir süreçtir. Ancak, kentin anlamını yitirmesi öyle mi; kentin anlamını yitirmesi kültürel, duyumsal bir süreçtir; geri dönülmesi ise olanaksızdır. Üstelik söz konusu olan yalnızca benim ya da sizin yahut onların yüklediği anlamların yitirilmesi değildir; o da var kuşkusuz ama ben kentin artık ortaklaşmış anlamının yitirilmesinin göreceli olarak daha çok önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum. O anlamı yalnızca ben, siz ya da onlar üretmiyoruz; “doğal” süreçler ve ortamlar ile varlıklar, toplumsal ve kültürel değişme ve gelişmeler onlarca, yüzlerce yılda etkileşim içinde birlikte oluşturuyor çünkü. Sözgelimi; çoğu yurttaşımız Zonguldak’ı “İşçi Kenti Zonguldak”, Bursa’yı “Yeşil Bursa”, İzmir’i “Güzel İzmir”, Ankara’yı “Memur Şehri”, İstanbul’u “Yedi Tepeli Şehir” vb olarak anardı; peki, şimdi öyle mi?

“Yangından mal kaçırıyorlar” sanki…

Orta ve daha üst yaşlardaki yurttaşlarımız bu bağlamda öne süreceklerimi göreceli olarak çok daha kolay kavrayacaktır. Ancak, böyle bir çabaya girebilecek genç kuşakların ise işi gerçekten de çok zor; özel, yanı sıra, çok zorlu bir çabaya girmeleri gerekecek çünkü. Sözgelimi kentsel yerleşmeler özellikle de AKP’li belediyelerce akıl almaz biçimde sıkça, yanı sıra, hızlıca değiştirilip dönüştürülüyor. Öyle ki, ne yargı kararları ne bilimsel uyarılar ne de toplumsal hoşnutsuzluklar, tepkiler onları bu yönelimlerinden vazgeçirebiliyor. Bu nedenle, özellikle yirmili, dahası otuzlu yaşlardaki yurttaşlarımızın çoğunluğu doğup büyüdükleri kentinin “dününü” bilmiyor; gerektiğince ve yeterince anlatılmadığından dolayı da sahiplenme gereksinmesi duymuyor.

Öte yandan; “… sanki” dediğime bakmayın siz; evet, deyimin tam anlamıyla “yangından mal kaçırıyorlar.”; kimbilir belki de şöyle düşünüyorlardır:

“- Ne olur ne olmaz; su akarken testimizi dolduralım !”

Ne dolmaz testileri varmış…

Ne yapmak istediklerini anlayan var mı?

Bence yok; ne kamuya soruyor ve bilgi veriyor, ne kamuya açık süreçlerde tartışıyorlar çünkü. Ancak, haksızlık da etmemeliyim: Kimilerini çok yakından bilgilendiriyorlar; kimbilir “belki” kimi kararları da birlikte oluşturuyorlar… İlgili hukuksal düzenlemelerin gereğini yerine getirmek amacıyla “planlar” hazırlıyor; gerek duyduklarında bu “planlarda” köklü değişiklikler de yapıyorlar ancak temelde “projelerle” çalışıyorlar; kimler tarafından, neden, nasıl hazırlandığı bilinmeyen projelerle…

Öte yandan, örneğin;

  • 1981 yılında çıkarılan 2464 sayılı Belediye Gelirleri Kanunu’nda yapılan 22 değişikliğin 13’ü;
  • 1985 yılında çıkarılan 3194 sayılı İmar Kanunu’nda yapılan toplam 24 değişikliğin 16’sı;
  • 2004 yılında çıkarılan 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nda yapılan 16 kez değişikliğin tümü;
  • 2006 yılında çıkarılan 5393 sayılı Belediye Kanunu’nda yapılan toplam 22 kez değişikliğin de yine tümü

2002-2016 döneminde gerçekleştirilmiş; bu düzenlemelerin çoğu Anayasa Mahkemesi tarafından ya iptal edilmiş ya da yürürlüğü durulmuştur. Son seçimlerde il belediye başkanlıkların siyasal partilere dağılımı bu düzenlemeler ışığında değerlendirildiğinde çok daha anlamlı sonuçlara ulaşılacağını düşünüyorum; bilmem, yanılıyor muyum? Ancak, tüm önemine karşın bu bir yana; söz konusu yasal düzenlemelerle kentlerin “kimliklerinin” ne yönde değiştirilmesinin hedeflendiği; bu sürecin yurttaşların yaşadıkları kentlere yükledikleri anlamı nasıl etkilediğini bir bilen, sorgulayan, daha da önemlisi “dert edinen” var mı?

Ankara, Ankara…

Sözleri Halil Bediî Yönetken’in, bestesi Aka Gündüz’ün “Ankara Marşı”nı anımsıyorum:

“Ankara, Ankara güzel Ankara / Seni görmek ister her bahtı kara. / Senden yardım umar her düşen dara / Yetersin onlara güzel Ankara. …” Yanı sıra, güftesi ve bestesi Gündoğdu Duran’ın ünlü “Ankara Rüzgârı” şarkısını yahut Ceyhun Atuf Kansu’nun “Ankara Kalesi” ile Şükrü Erbaş’ın “Kıravatlı bozkırım” dizesiyle başlayan “Ankara” başlıklı şiirlerini… Çok merak ediyorum: Şimdilerde “gençten” yurttaşlarımız, biliyorlarsa eğer, bu dizeleri nasıl anlamlandırabiliyor; daha doğru bir söyleyişle, anlamlandırabiliyor mu acaba? Çok olmadığını düşünüyorum. Artık öyle bir Ankara’da yaşıyoruz ki; Ankara’yı anlamlandıran; deyiş yerindeyse “Ankara’yı Ankara yapan” hemen hemen hiçbir şey kalmadı; yirmi yıl içinde Ankara’yı Ankara yapan tüm anlamları tükettiler; hem de göz göre göre… Gerek var mı, bilmiyorum ancak yine de yalnızca son birkaç yılda yapılanlara ilişkin kimi örnekler vereceğim:

  • Kızılay’ın başına gelenleri anımsayalım; henüz bir yıl bile olmadı: 1929 yılından bu yana belleğimize kazınmış olan “Kızılay Meydanı”, deyim yerindeyse, bir gecede “15 Temmuz Kızılay Demokrasi Meydanı” (!) olarak değiştirilebilmiş; adı değiştirilmeyen neredeyse hiçbir sokak, cadde, meydan kalmamış; Güvenpark vb kimi tarihsel önem sahip meydan ve parklar güvenlik görevlileri ile taşıtlarının bekleme yerlerine dönüştürülebilmiştir:
  • Çoğu bakanlık, genel müdürlük Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki coşkuyu bugünlere taşıyan yapılarını terk ederek kentin Batı çıkışına yığılan gerçekten de “ucube” yapılara taşınmış; Bakanlıklar semti “Bakanlıklar” olmaktan çıkarılmıştır;
  • 2013 yılında başka hiç yer kalmamışçasına Ulus’taki tarihi yapılar ile çevrelerinin tam ortasında, üstelik de tarihsel yapıları da dönüştürülerek Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi kurulabilmiştir;
  • 1944 yılında yürürlüğe konulan Memur Mesken Yasası uyarınca gerçekleştirilen; önceleri “Milli Mimari”, sonra da “II. Ulusal Mimarlık Akımı’ olarak anılan yönelimin ürünlerinden birisi olarak değerlendirilen Saraçoğlu Mahallesi şimdilerde yıkıntı olarak bırakılabilmiş, sokağı da güvenlik görevlilerinin sığınağı yapılabilmiştir;
  • Artık, deyim yerindeyse “kuşa döndürülmüş” Atatürk Orman Çiftliği, Mustafa Kemal’in vasiyetine karşın İ. Melih Gökçek’in oyun ve eğlence bahçesine dönüştürülebilmiştir;
  • Başta yirmiyi aşkın meşe ile dört akçaağaç türü olmak üzere binlerce ağaç ve ağaççık türünün doğal olarak yetişebildiği yurdumuzda park ve bahçeler ile yok kenarları yabancı türler, yanı sıra, yabancı kültür simgeleriyle bezenebilmiştir;
  • Sanki (!) Mustafa Kemal’in anıt mezarına öykünürcesine, Ankara’nın yüksek tepelerinden birisi olan Beştepe’deki araziye, “sit düzeyi” de düşürülerek kaçak bir “külliye” yerleştirilebilmiştir;
  • Başta TOKİ olmak üzere büyük yapı yapım kuruluşları, kentin her nasılsa bugünlere kalabilmiş toplumsal ve kültürel gelenekleriyle bağdaştırılamayacak yapılarla doldurulabilmiş; garip biçimli ve süslemeli ama yüksek bedelli çok katlı yapılarla oluşturulan “marinalı” uydu kentler kurulabilmiştir;
  • Kentin girişlerine gerçekten de hangi kültürden esinlenerek hazırlandığı anlaşılamayan “kapılar”, kavşaklara çoğu zaman ayarsız “kol saatleri”; suyu kıt kentin birçok yerine, deyimin tam anlamıyla “ayranı yok içmeye…” denebilecek yapay şelaler yerleştirilebilmiştir;
  • Bir zamanlar Ankara’nın ölümcül “çevre” sorunlarından sayılan hava kirliliği, niteliksiz ama bedava kömür dağıtımı, yetersiz denetim vb. sorumsuzluklar nedeniyle özellikle kış aylarında, yine solunamaz boyutlara ulaştırılabilmiştir;

Ankara’da yaşıyorsanız eğer, siz başka ne örnekler verebilirsiniz, kimbilir…

Sözgelimi, Ankara’nın şiir yazılabilecek neyi kaldı?

Bana sorarsanız; hiçbir şeyi!

  • Bestesi ve güftesi Gündoğdu Duran’ın ünlü “Ankara Rüzgârı” şarkısı bile artık seslendirilmez;
  • Ankara’lı ozanlar bile Ankara odaklı şiirler söylemez;
  • Akasyalı – “Cumhuriyet Ağacı” mı deseydim acaba?- sokaklar akasya akasya kokmaz;
  • Ceyhun Atuf Kansu’nun “Bağımsızlık Gülü”nü açtıracak bağımsızlıkçı düşler görülmez;
  • Çoğu Ankaralı, sözgelimi; “Ankara Keçisini”, “Ankara Kedisini”, “Ankara Tavşanını”, “Ankara Çiğdemini”, “Ankara’nın Bağlarını”, Gölbaşı’nın “yanardöner çiçeğini”, “Beypazarı’nın gevenini”, doğal olarak yalnızca Ankara’da yetişebilen 400 dolayında bitki türü vb. hemşerilerini tanımaz, bilmez;
  • Görkemli bozkır görüntüleri, güneş doğuş ve batışları görünemez; “kırkikindi yağmurları” yağmaz

olmuş; güzelim türküleri “Ankaralı” önadıyla ünlenmeye çalışan şarkıcılara teslim edilmiş; ülkemizin köklü spor kulüplerinden Makina Kimya Endüstrisi Ankaragücü Spor Kulübü bile çökertilebilmiştir.

Sonradan Ankaralı olmuş ben bile bu gelişmeleri dert edinebiliyorsam, Ankara, gerçekten de Ankara olmaktan çıkmıştır artık!

***

Kentlerimizde yapılıp edilenlerle, yanı sıra, yapılmayıp edilmeyenlerle bir başka anlam alanımızın da göz göre göre yok edildiğini gözlemliyor; üzülüyorum. Kentlerimize kazandırılmaya çalışılan yeni “kimlikleri” Cumhuriyetimizin bağımsızlıkçı değerleriyle bağdaştıramıyorum çünkü. Ancak, “tek ağaca odaklanmaktan ormanı” ya da “ormana bakmaktan tek ağacı” göremeyenlere ise “fena halde” öfkeleniyorum. Haksız mıyım sizce?

 

telgrafhanesanat

Etiketler:
Türkiye’de Alevi Olmak
Kimi Sanatsal Oluşumlar ve Tarihimiz
Facebook'ta Paylaş Twitter Paylaş Google+'da Paylaş Tumblr
“Bize Öz Türkçe Yaraşır”-Yücel Çağlar "Bize Öz Türkçe Yaraşır" Yücel Çağlar  (Yazıya ulaşmak için lütfen bağlantıya...
“Bize Öz Türkçe Yaraşır”-Yücel Çağlar
“Bir Gün Herkes Roman Olacak!..” – Yücel ÇağlarYücel Çağlar "Bir Gün Herkes Roman Olacak!.." (Yazıya ulaşmak için lütfen bağlantıyı...
“Bir Gün Herkes Roman Olacak!..” – Yücel Çağlar
Acıyı Bal Eylemişiz Ama… – Yücel Çağlar yazdıMaviKöşe (On beş): Yücel Çağlar Acıyı Bal Eylemişiz Ama… Sevgili Öğretmenimiz Mah...
Acıyı Bal Eylemişiz Ama… – Yücel Çağlar yazdı
Ben Doğayı Sevmiyorum!-Yücel ÇağlarMaviKöşe (On dört) BEN “DOĞAYI” SEVMİYORUM(!) Yücel ÇAĞLAR “- İster sev, ister se...
Ben Doğayı Sevmiyorum!-Yücel Çağlar

Yorum Kapalı.

Yazarlarımız

  • A. Celal Binzet
    Günümüz Karmaşası-A. Celal Binzet A. Celal Binzet
  • A. Cengiz Büker
    Rainer Maria Rilke’den Şiirler-Çev. A. Cengiz Büker A. Cengiz Büker
  • A. Tarık Emre
    Yedirmem Size Etleri- A. Tarık Emre (öykü) A. Tarık Emre
  • Bahattin Gemici
    Aydınlanma Savaşçısı Server Tanilli-Bahattin Gemici Bahattin Gemici
  • Celal İlhan
    Sanat Olmazsa Olmaz mı, Niçin Yazarız?-Celal İlhan Celal İlhan
  • Daver Darende
    Büyükelçi Korkmaz Haktanır’ın Anısına Saygı-Daver Darende Daver Darende
  • Ertuğrul Efeoğlu
    Söylem ile Eylem Ertuğrul Efeoğlu
  • Günay Güner
    Dil Bayramımız 90 Yaşında; Kutlu Olsun! –... Günay Güner
  • Işık Kansu
    KİBELE Mİ TAŞ OCAĞI MI? Işık Kansu
  • Metin Turan - BELLEK
    ÇAĞDAŞ İRAN ŞİİRİ VE FURÛĞ ÜZERİNE KISA... Metin Turan - BELLEK
  • Mucize Özünal
    Çin Odasına Girenler ve Çıkanlar – Mucize... Mucize Özünal
  • Nazım Mutlu
    “Sosyal ve Kültürel İktidar!” Nazım Mutlu
  • Öner Yağcı
    AYDINLIK BİR YAŞAM YOLUNDA EDEBİYATIMIZ Öner Yağcı
  • Sultan Su Esen
    Türkiye’de Alevi Olmak Sultan Su Esen
  • Tahsin Şimşek
    Telkırma Sabırlarda – Tahsin Şimşek – şiir Tahsin Şimşek
  • Tamer Uysal
    Yeşilçam’ın Beyaz Filmleri: Uludağ ve Sinema –... Tamer Uysal
  • Taylan Özbay
    ATATÜRK VE NÂZIM HİKMET: “DENİZ KIZI EFTALYA”... Taylan Özbay
  • Yaşar Atan
    Bu Kuş Ezgileri Oldukça – Yaşar Atan... Yaşar Atan
  • Yücel Çağlar - Mavi Köşe
    “Bize Öz Türkçe Yaraşır”-Yücel Çağlar Yücel Çağlar - Mavi Köşe
  • Zehra Tırıl
    Müziğin Evrenselliği – Zehra Tırıl Zehra Tırıl

Son Eklenenler

İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tarih:  06.01.2023 Konu: İsmail Hakkı Tonguç Eği...
İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı
Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında” Zehra Tırıl’ın öyküleri gündelik hayatın akışında ayrı düşenleri bir araya getiren izleri, sakin, a...
Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında”
2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’ne 2023 yılı için katılım koşulları açıklandı. 1986’dan bu yana düz...
2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı
Aydın Ilgaz Yaşamını Yitirdi Yazar-Yayıncı Aydın Ilgaz 20 Aralık 2022'de, 82 yaşında yaşamını yitirdi. Babası Usta Yazar Rıfat I...
Aydın Ilgaz Yaşamını Yitirdi
Usta Yazar Oğuz Tansel’i Anarken 30 Ekim 1994’te, 79 yaşında yitirdiğimiz Halkbilimci-Ozan Oğuz Tansel, ’40 Kuşağı ozanları arasında...
Usta Yazar Oğuz Tansel’i Anarken

Dil

“Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı Dil Devrimi Bayramdır, Kutlu Olsun! Çok mu Zor?
  1. “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da... “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı.
  2. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay... Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner
  3. R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner... R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı
  4. Dil Devrimi Bayramdır, Kutlu Olsun! Dil Devrimi Bayramdır, Kutlu Olsun!
  5. Çok mu Zor? Çok mu Zor?
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
  • Yazarlarımız
  • Künye
  • İletişim
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Görüş ve önerileriniz için iletisim@telgrafhane.org adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2017 - Telgrafhane Sanat, Her Hakkı Saklıdır.