A.Cengiz Büker
Felsefe Denizinden Bir Damla:
BOYUT
Boyut nedir, boyut varlıkların ölçülebilir varolma özelliğidir, varlıkların varolması noktadan başlar.
Nokta nedir? Noktanın boyutu nedir?
Noktanın boyutu sıfırdır. Noktanın boyutu yoktur: Eni, boyu, yüksekliği yoktur. Nokta aslında var değildir, çünkü bir cismi – bir hacmi – bir boyutu olmayan nesne var olamaz. Dolayısıyla nokta fizik olarak yoktur, ancak matematik olarak vardır.
Tek boyutlu olan ise düz çizgidir. Düz çizginin boyut olarak yalnızca boyu vardır, uzun ya da kısa olmasından söz edilebilir, ama eni ya da yüksekliği var değildir. Ancak şu ya da bu yana eğilen – bükülen – dönen bir çizgi ikinci bir boyuta aşmış sayılır. Bu nedenle üçgen – dörtgen – dâire – elips vs. gibi şekiller ve resimler bir değil, iki boyutludur.
Resimler sözkonusu olduğunda renkler de ek bir boyut sayılabilir.
Üç boyutlu olma durumundaysa heykeller ve hemen hemen çevremizdeki tüm gerçel cisimler akla gelecektir. Üç boyutlu olmayan hiçbir şey cisim sayılamaz. Canlı olmayan ve uzayda bir hacim kaplayan tüm varlıklar hep üçboyutludurlar. Üçboyutlu cisimlerde, doğal bir sonuç olarak, hacim varlığından da söz edilecektir. Bu durumda şimdilik ana temaya ilişkin olmayan başka özellikler de vardır, ayrıca incelenmesi gerekir.
Gerçekler dünyamızda fiziksel varlıklar – cisimler, canlı ya da cansız tüm varlıklar , sanat eseri olarak yapılan heykeller gibi durağan değillerdir, hareket ederler. (Gerçekte heykellerin bile durağanlığı öznel (sübjektif) bir olgudur, fizik evreninde durağan hiçbir şey yoktur ve varlıkların tümü gerçekte dörtboyutludurlar). Hareket (devinim) olgusu evrende var olan ve beş duyumuzla algıladığımız dördüncü boyuttur.
Devinim boyutuna zaman adını da verebiliriz.
Sözü edilen dört boyutun varlıklar için sıralaması kesin olarak tek-kurallı değildir, yâni bu yazıda kullandığımız birinci boyut – ikinci boyut – üçüncü boyut … terimleri her zaman ve mutlak koşul olarak ille de bu aritmetik sırayı izlemez: Örneğin bir ressamın tablosunda(renk ve biçimsel özellikler gibi ikincil boyutları saymazsak) kuramsal olarak iki boyut vardır, ama boyanın ve tuvalin kalınlığı gibi resmi taşıyan somut özellikler gerçekte üçüncü boyutu da var etmektedir; hattâ derin düşünülürse, içinde bulunulan mekânın ve dünyanın uzaydaki/evrendeki hareketlerini düşünecek olursak resimlerde hareket boyutunun da bulunduğunu pek âlâ söyleyebiliriz.
Ama oynamakta olan bir sinema filminin, “izleyicinin gördükleri” açısından, en – boy – hareket boyutları vardır, ama derinlik/yükseklik boyutu yoktur, yani üçüncü boyutu eksildir, yoktur. Belki duygusal olarak türlü tekniklerle bir derinlik algısı verilebilir ama, bu duygusal derinlik/yükseklik boyutunun ölçülebilirliğinden söz edilemez.
Sinema sanatı üç boyutludur: boy+en+hareket (=zaman=evrim).
Resim sanatı iki boyutludur: boy+en. (Ama buna renk ögesini ayrıca ekleyebiliriz).
Heykelcilik üç boyut üzerine kurulmuş bir sanattır: En+boy+yükseklik (=derinlik).
Matematik, Müzik ve Edebiyat birer boyutlu, Sanki Fizik dünyânın dışında sanatlardır.
***
Eğer “hareket’i” bir boyut değil de bir “eylem(=iş)”olarak düşünecek olursak, diyebiliriz ki, tiren gibi, otomobil gibi, at arabası gibi bütün kara taşıtları ve bütün kara hayvanları iki boyutlu olarak hareket etmektedirler. Kuşların ve balıkların ise hareketleri üç boyutludur. Denizaltılar ve uçaklar da kuşlar ve balıklar gibidirler.
Bitkileriyse ayrı bir özellik olarak ele almak büyük bir zevktir, çünkü bitkiler hem yeraltında hem yerüstünde, biyolojik olarak, üç boyutlu devinmekte ya da değişmektedirler. Göze görünen devinimleriyse pasiftir: rüzgârda kımıldamak, eğilmek, yaprakları düşmek.. sarmaşık olarak yukarı hamle yapmak gibi…
***
Sanatın gerçeğe yaklaşması ise başlı başına ilginç bir düşünme konusudur: iki boyutlu resim, üç boyutlu heykel ve üç boyutlu sinema filminden sonra, dört boyutlu “hologram’a” geliyor sıra.
12.02.2021
Göztepe – İstanbul
Yorum Kapalı.