• Anasayfam Yap
      • Yazarlarımız
      • Künye
      • İletişim
Telgrafhane Sanat
    •  
    • AnasayfaAnasayfa
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı
Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında” Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında”
2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı 2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı
Aydın Ilgaz Yaşamını Yitirdi Aydın Ilgaz Yaşamını Yitirdi
Usta Yazar Oğuz Tansel’i Anarken Usta Yazar Oğuz Tansel’i Anarken
Oğuz Tansel Şiir Ödülü Ömer Erdem’in Oğuz Tansel Şiir Ödülü Ömer Erdem’in
Anasayfa » Anlatı
Günay Güner

Benim Köylerim

Eklenme Tarihi: 21 Mart 2017 Salı Eklenme Saati: 14:32
Tweetle
Günay Güner gunayguner@gmail.com
Benim Köylerim
REKLAM

Günay GÜNER

 

 

Benim Köylerim

 

Cesare Pavese’nin yaşamını da sanatını da kendime çok yakın bulurum. Hele de şiirlerini, güncesini… “Senin Köylerin”se çok farklı bir yapıttır. Kırsal yaşamı konu eder ama alışıldık yapıda değildir. Getirdiği yeni dilden olmalı, İtalyan yeni gerçekçilik akımını başlatanlardan sayılır. Bana en çarpıcı gelen yanı “Senin Köylerin”in; anlatılan korkunç, anlatılan acı olaya karşın öfkeyi, huzursuzluğu, tepkiyi okura bırakmasıdır. İçe dönük, özlemle dolu, beklentilerine hemen hiç ulaşamamış, yalnız bir kişi olan Pavese, “benim köylerim”i düşünmeye yöneltti beni. Ona bir nazire olmayacak, çünkü söylediğim gibi “Senin Köylerin” nazire yapılabilecek bir metin değil. Yalnızca yapıtın adıdır çağrışım yaratan…

 

Türkülerle, Anılarla Yaşanan Köyler

Eteklerinde büyük bir akarsuyun dolaştığı, sazlıklar arasında kırk gözenin kaynayıp karıştığı koca dağın hemen karşısındadır ilk yıllarımın, çocukluğumun bir tepe üzerine kurulu köyü. Bu akarsu Karasu’dur ama köylüler onu Fırat bilir. Yalnızlık dolu okul aylarımın ardından gelen, coşkulu kalabalık, iş içinde insanlar, imece, ekinler, üretim, ağaçlar, meyveler, türküler… demekti köyüm. Yaz oldu muydu ekinlerin yanı sıra bütün bacalar, bir bir yarılıp güneşe, kurumaya bırakılan kayısılardan turuncuya keserdi. Boyanırdı her yan.

Şimdi anılara terk edilmiş iki kerpiç eve bölünürdü günlerim. Biri tepenin yüksekçe yerinde, iki katlı sayılabilecek yüzünü dağın güzelliğine dönmüş, taraçalı bir evdi.  Diğeri daracık bir sokağın üzerinde küçücük, ama damındaki akşam yarenliklerine doyum olmayan ev. Çevrelerindeki harktan hiç eksik olmayıp akan suyun ve hark kıyısına sıralı kavakların dingin şırıltısı, hışırtısı; dolaşıp dolaşıp gelip ocağın başına kurulan sarı kedinin mırıltısı hala kulaklarımdadır. Mayıs kokusu, hayvanların, böceklerin kuşların bazen telaşlı, bazen bitevi, iz bırakan sesleri. Büyükbabalarımdan birini yitirdiğimde çok küçüktüm. Çocukken daha iyi anımsadığım güleç yüzüyle bir fotoğrafı var. Diğeriyle uzun söyleşmelerimiz olduydu. Trakya sınırındaki iki yılı aşkın askerliğinin ardından yine yıllarca süren, İstanbul’da çalışma dönemi. Ama hepsinden çok seferberlik yıllarından, kıtlıktan, açlıktan, güneye göç edişten, 93 Harbinden, Rus işgalinden, Ermeni komitacıların acımasızlıklarından, Türklerin yaşadığı kötülüklerden, ardından yine Ermeni ailelerin yüz yüze kaldığı acılardan konuşurduk. Daha doğrusu o anlatır ben dinlerdim.

Beni adeta bir ışık gibi çeken kalabalık çoğu gençlerden oluşan akrabalar ve diğer köylülerimdi. Ve onca işe karşın evlerde okunur, okunurdu; bağlamalar çalınır, türküler birbirine eklenir, resimler yapılırdı. Orhan Kemal, Yaşar Kemal, Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Osman Şahin, Tolstoy, Dostoyevski, Mihail Solohov, Maksim Gorki, Jack London,… o günlerde düşlere götüren sayfalarından selamladılar beni. Hem romanlara, şiirlere, düşünce kitaplarına, sanata; hem de türkülere ilgim o zamana dayanır. Bağlama çalmayı kucağıma zor sığan bir divan sazıyla yine o günlerde öğrendim. İlk türkümü de hiç unutmam. Bir Karacaoğlan türküsü: “Bir yiğit gurbete gitse / Gör başına neler gelir…”

Coşkun yağmurlar sonrası bereket kokusudur köyüm. Yüksek peykeler dibinde dinlediğim anlatılar, destanlar bilincimin derinliklerinde yer etti. Bugünkü ben de oyum, o yalnız çocuğum. Hâlâ derin söyleşilerde dinlemeyi konuşmaktan çok severim.

Babam öğretmendi. Bu çok yer görmek, sürekli göç demek. Gurbet yollarına düşeceğim çalmayı öğrendiğim ilk türküden belliymiş. Çocukluğumun ikinci kentinde karla kaplı ovaların sonsuzluğu sindi yüreğime. Her şey ne kadar da uzaktan duyulurdu. Köylerine giderdik o kentin, soluklarının ayaza karıştığı güçlü atların çektiği kızakların sırtında. Hava kar aydınlığına boyanır, bir türlü kararmazdı. Ve yılların akışı içinde kırların ortasında sürüp giden yollar, Cemal Süreya Ustanın görmeden adına o güzelim şiiri yazdığı serhat kentinden, uzun surları ancak Çin Seddi’yle yarışan güney kentine, ardından genişliği ülkelerle kıyaslanan o Selçuk kentine, kısa bir süre sonraysa üniversiteyi okuyacağım, ekmek tutacağım söylen kentine ulaştırdı. Askerlik dönüşü ilk rastladığım iş ilanlarından biriyle ilgilenmem sonucunda girdiğim kurum ilginç bir rastlantıyla bir tarım kurumuydu.

 

Kavaklar, Vagonlar, Silolar

Ekonomi okumuştum; işim nerede çiftçiden, köylüden tahıl alınıyorsa muhasebesini yapmaktı. Ver elini Haymana’nın, Çukurova’nın, Çorum’un, Giresun’un, Ordu’nun, nice yıllarımı geçireceğim yerleri. Burunsuz, Karacaören, Oyaca, Kargı, Osmancık, Erzin, Hacıhamza, Osmaniye, Yeniköy, Ayaş, Tepeköy, Eynesil, Görele… Çok ama çok iş olurdu. Tahıldan tepeler oluşurdu. Kamyon, traktör sırasının sonu görünmez, kıvrıla kıvrıla uzardı. Köylüyle kısa sohbetlerimiz, onları soruları genellikle buğdayın, arpanın, çavdarın… fiyatının ne olacağının tahmini üzerineydi. Gözlerimiz o kadar uzun zaman siloyla, yığınla, kamyonla, kantarla, (eğer trenin geçtiği bir yerse, bunlara uzayıp giden demiryolu ve vagonlar da eklenirdi) buğdayla, arpayla, çeltikle, fişle, çekle, helezon denen tahıl aktarıcısıyla dolardı ki bir kasabanın, hele de kentin kalabalığına karışmak büyük bir gereksinim durumuna gelirdi.

Köyler vardı, ağaçmış, yeşilmiş koyduysan bul. Köyler de vardı, yeşil mi yeşil, bakımlı mı bakımlı. Her şey insanda başlayıp insanda bitiyordu. Osmaniye’nin Yeniköy’ünü hiç unutmam. Bilge insan Atatürk’ün kurdurduğu söylenirdi. Ağırbaşlı, oturmasını kalmasını bilen has bir insandı muhtarı. Yorgunluğun çöktüğü bir iş bitiminde, akşam vakti muhtarım bizi köydeki düğüne götürdüydü. Yerel giysiler içinde, davuluyla, zurnasıyla, bedeniyle sık rastlanamayacak bir uyum içindeki insanların, tarihin derinliklerinden bilincimize ulaşan dengeli, vakarlı dansı, coşkusu unutmadığım anılarımdandır. Belleğimde daha derinde yer edense o güzel köyden ayrılmamıza yakın aldığım, o köyden bir genç kızın ölüm haberidir. Görmemiştim, tanımamıştım ama bu haber Melih. Cevdet. Anday’ın şiirindeki gibi, bir çığlık gibi düşmüştü ardıma.

Doğduğum karaya dönersem, ilk köyümün yeri değiştirildi, aşağısındaki düzlüğe taşındı geçen zaman içinde. Tepe üzerindeki kerpiç evler öylece, ıssızlıkta durur şimdi. Daracık sokaklarında yüzlerce yıllık yaşanmışlık dolaşır. Yine gün doğar orada, yine gün batar, yağmur yağar… Yeni yerinde o ilişkiler yok. Tomruklar üzerinde saatlerce yarenlik edilmiyor, saz çalınmıyor artık. Geçim zorlamış, toplumsal sarsıntılar, milatlar zorlamış ya bir kez, büyük kentlere, Avrupa’ya göçler hiçbir şey bırakmamış. Kalanlarsa eski günleri anarlar aralarında. Pırıl pırıl yıldızların yere indiği kısa gecelerde.

Pavese son döneminde, belki bir on beş yıl özüne kıymak düşüncesiyle yaşamış. Hatta bu düşüncenin yanlış olduğunu yazmış güncesine. “Yaşama uğraşı” içinde direnmeye, ayakta kalmaya, tutunmaya çalışmış var gücüyle. Ama insanlık savaşlar, yıkımlar, çöküntüler içindedir. Paylaşımcıların, sırtlanların, kanla beslenenlerin acıması, insanlığı yoktur. Pavese birey olarak özlemlerine, arzularına, isteklerine ulaşamaz. Öyle devasa şeyler de değildir bunlar oysa. İnceliklidir, duyarlıdır. “Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak / sabahtan akşama dek, uykusuz, / sağır, eski bir pişmanlık / ya da anlamsız bir ayıp gibi / ardını bırakmayan bu ölüm. /  Bir boş söz, bir kesik çığlık, / bir sessizlik olacak gözlerin: / Böyle görünür her sabah / yalnız senin üzerinde / kıvrımlar yansıtırken aynada / Hangi gün, ey sevgili umut, / bizler de öğreneceğiz senin / yaşam olduğunu, hiçlik olduğunu. // Herkese bir bakışı var ölümün. / Ölüm gelecek ve senin gözlerinle bakacak. / Bir ayıba son verir gibi olacak / belirmesini görür gibi / aynada ölü bir yüzün, dinler gibi dudakları kapalı bir ağzı. / O derin burgaca ineceğiz sessizce.” (Çeviri: Kemal Atakay) diye yazar bir güzelim şiirinde. Nasıl da yalın ve doludur imgeleri. Ve bir gün gelir ve bakar ölüm. 27 Ağustos 1950 günü bir otel odasında uygu hapıyla kendine kıyar. Torino’nun Santa Stefano Belbo köyünde başlayan bu yaşam; daha nice güzel, etkili, zekice yapıt yaratacakken,  kırk iki yaşında, bir zamanlar karşı çıktığı biçimde son bulur.

 

telgrafhanesanat.org

 

 

Etiketler:
anı edebiyat köy
Türkiye’nin İlk Köy Gazetesi “Güzelordu” ve Bilal Köyden
İlhan Berk ve “Şifalı Otlar Kitabı”
Facebook'ta Paylaş Twitter Paylaş Google+'da Paylaş Tumblr
Dil Bayramımız 90 Yaşında; Kutlu Olsun! – Günay Güner Bilge Önder Mustafa Kemal Atatürk öyle kapsamlı bir devrimin yapıcısı ki bu başarıya nası...
Dil Bayramımız 90 Yaşında; Kutlu Olsun! – Günay Güner
Ressam-Yazar-Ozan Ümit Sarıaslan’ın Ardından-Günay Güner Günay Güner Ümit Sarıaslan’ın Ardından        &n...
Ressam-Yazar-Ozan Ümit Sarıaslan’ın Ardından-Günay Güner
Ağustos, Acılı Ay – Günay Güner Her günümüz yıkımlarla dolu. İnanılır gibi değil. karabasan gibi... Dante'nin cehennemi a...
Ağustos, Acılı Ay – Günay Güner
Abdullah Nefes’i Uğurlarken-Günay Güner Sevgili Ağabeyim, Ustam, Yazar Abdullah Nefes'i 20 Nisan 2021'de yitirdik. 1957 yılı...
Abdullah Nefes’i Uğurlarken-Günay Güner

Yorum Kapalı.

Yazarlarımız

  • A. Celal Binzet
    Günümüz Karmaşası-A. Celal Binzet A. Celal Binzet
  • A. Cengiz Büker
    Rainer Maria Rilke’den Şiirler-Çev. A. Cengiz Büker A. Cengiz Büker
  • A. Tarık Emre
    Yedirmem Size Etleri- A. Tarık Emre (öykü) A. Tarık Emre
  • Bahattin Gemici
    Aydınlanma Savaşçısı Server Tanilli-Bahattin Gemici Bahattin Gemici
  • Celal İlhan
    Sanat Olmazsa Olmaz mı, Niçin Yazarız?-Celal İlhan Celal İlhan
  • Daver Darende
    Büyükelçi Korkmaz Haktanır’ın Anısına Saygı-Daver Darende Daver Darende
  • Ertuğrul Efeoğlu
    Söylem ile Eylem Ertuğrul Efeoğlu
  • Günay Güner
    Dil Bayramımız 90 Yaşında; Kutlu Olsun! –... Günay Güner
  • Işık Kansu
    KİBELE Mİ TAŞ OCAĞI MI? Işık Kansu
  • Metin Turan - BELLEK
    ÇAĞDAŞ İRAN ŞİİRİ VE FURÛĞ ÜZERİNE KISA... Metin Turan - BELLEK
  • Mucize Özünal
    Çin Odasına Girenler ve Çıkanlar – Mucize... Mucize Özünal
  • Nazım Mutlu
    “Sosyal ve Kültürel İktidar!” Nazım Mutlu
  • Öner Yağcı
    AYDINLIK BİR YAŞAM YOLUNDA EDEBİYATIMIZ Öner Yağcı
  • Sultan Su Esen
    Türkiye’de Alevi Olmak Sultan Su Esen
  • Tahsin Şimşek
    Telkırma Sabırlarda – Tahsin Şimşek – şiir Tahsin Şimşek
  • Tamer Uysal
    Yeşilçam’ın Beyaz Filmleri: Uludağ ve Sinema –... Tamer Uysal
  • Taylan Özbay
    ATATÜRK VE NÂZIM HİKMET: “DENİZ KIZI EFTALYA”... Taylan Özbay
  • Yaşar Atan
    Bu Kuş Ezgileri Oldukça – Yaşar Atan... Yaşar Atan
  • Yücel Çağlar - Mavi Köşe
    “Bize Öz Türkçe Yaraşır”-Yücel Çağlar Yücel Çağlar - Mavi Köşe
  • Zehra Tırıl
    Müziğin Evrenselliği – Zehra Tırıl Zehra Tırıl

Son Eklenenler

İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tarih:  06.01.2023 Konu: İsmail Hakkı Tonguç Eği...
İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı
Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında” Zehra Tırıl’ın öyküleri gündelik hayatın akışında ayrı düşenleri bir araya getiren izleri, sakin, a...
Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında”
2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü’ne 2023 yılı için katılım koşulları açıklandı. 1986’dan bu yana düz...
2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı
Aydın Ilgaz Yaşamını Yitirdi Yazar-Yayıncı Aydın Ilgaz 20 Aralık 2022'de, 82 yaşında yaşamını yitirdi. Babası Usta Yazar Rıfat I...
Aydın Ilgaz Yaşamını Yitirdi
Usta Yazar Oğuz Tansel’i Anarken 30 Ekim 1994’te, 79 yaşında yitirdiğimiz Halkbilimci-Ozan Oğuz Tansel, ’40 Kuşağı ozanları arasında...
Usta Yazar Oğuz Tansel’i Anarken

Dil

“Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı Dil Devrimi Bayramdır, Kutlu Olsun! Çok mu Zor?
  1. “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da... “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı.
  2. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay... Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner
  3. R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner... R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı
  4. Dil Devrimi Bayramdır, Kutlu Olsun! Dil Devrimi Bayramdır, Kutlu Olsun!
  5. Çok mu Zor? Çok mu Zor?
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
  • Yazarlarımız
  • Künye
  • İletişim
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Görüş ve önerileriniz için iletisim@telgrafhane.org adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2017 - Telgrafhane Sanat, Her Hakkı Saklıdır.