• Anasayfam Yap
      • Yazarlarımız
      • Künye
      • İletişim
Telgrafhane Sanat
    •  
    • AnasayfaAnasayfa
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
Yazar-Çevirmen İlhan Cem Erseven Yaşamını Yitirdi Yazar-Çevirmen İlhan Cem Erseven Yaşamını Yitirdi
Allah Utandırmasın, Fatigül Balcı, öykü Allah Utandırmasın, Fatigül Balcı, öykü
1. Çayyolu Edebiyat Günleri Başlıyor 1. Çayyolu Edebiyat Günleri Başlıyor
İsmail Hakkı Tonguç Eğitim Uygulaması Ödülü Sahibini Buldu İsmail Hakkı Tonguç Eğitim Uygulaması Ödülü Sahibini Buldu
2023 Oğuz Tansel Çocuk Yazını Araştırma Ödülü” İçin Başvurular Başladı 2023 Oğuz Tansel Çocuk Yazını Araştırma Ödülü” İçin Başvurular Başladı
Deniz Kavukçuoğlu Yaşamını Yitirdi Deniz Kavukçuoğlu Yaşamını Yitirdi
Anasayfa » Deneme
Taylan Özbay

ATATÜRK VE NÂZIM HİKMET: “DENİZ KIZI EFTALYA” HİKÂYESİ

Eklenme Tarihi: 4 Mart 2017 Cumartesi Eklenme Saati: 17:02
Tweetle
Taylan Özbay iletisim@telgrafhane.org
ATATÜRK VE NÂZIM HİKMET: “DENİZ KIZI EFTALYA” HİKÂYESİ
REKLAM

Deniz Kızı Eftalya Hanım, 1891-1939 arasında yaşamış bir şarkıcı, bir kanto sanatçısıdır. 1934’te,Sahibinin Sesi adlı müzik şirketinin (İstiklal Marşı’nın bestesini değiştiren şirket!) 7 no’lu katalogunda şöyle tanıtılır Deniz Kızı Eftalya Hanım:

‘Deniz Kızı Bayan Eftalya Sadi’yi musiki aleminde tanımayan hemen hiç kimse yok gibidir, muhteşem ve kudretli sesiyle senelerden beri musiki erbabını peşinden sürükleyen ve hala bugün bile sanat sahasında aynı zevk ve lezzetle dinlenen Deniz Kızı daima okuyor ve alkışlanıyor, o bu sifatı çocukken kazanmıştır. Pederi çok musiki meraklısı idi. Mehtaplı gecelerde boğazın bin bir gece masallarını yaşatan sahillerinde saz âlemi yapılırdı. Bayan Eftalya o zaman şakrak ve gür sesiyle sakin suları dalgalandırır, kayalara çarpan nağmelerin akisleri dinleyenleri çıldırtırdı. Hayranları ona pek haklı olarak Deniz Kızı ünvanını verdiler. Birkaç sene evvel bayan Eftalya kıymetli sanatkarlarımızdan Bay Kemani Sadi’yle evlenerek bu suretle sanatını dahi evlendirmiş oldu. Kendilerinden daha çok büyük muvaffakiyetler bekleriz.’1

Deniz Kızı Eftalya Hanım, Atatürk’ün huzurunda da şarkılarını söylemiş, büyük beğeni toplamıştır.

Nâzım Hikmet ile Atatürk arasında yaşandığı söylenen olayda adının sıkça anılması da bu yüzdendir…

…

Aziz Nesin, 3 Haziran 1963’te kaleme alındığı düşünülen mektubunda Nâzım Hikmet’in oğlu Memet Nâzım’a seslenir ve mektubun bir yerinde aşağıdaki olayı anlatır:

‘Mustafa Kemal’in dilimizin özleşmesine çalıştığı günlerdi. Gazi Paşa, hangi değişik düşüncede olursa olsun, bütün sanatçıların, edebiyatçıların bu ilerici akıma katılmalarını, kendisini desteklemelerini istediği için onların gönüllerini fethetmek yolundaydı. Mustafa Kemal’in Dolmabahçe Sarayı’ndaki sofrasında bütün ünlü edebiyatçılar, yazarlar var…

Gece yarısından sonra Mustafa Kemal, dilimizin en güçlü şairini hatırlar,

– Nâzım Hikmet’i de çağırın! der.

Polisler seferber olur, gece yarısından sonra Erenköy’ündeki evinde yatmakta olan Nâzım’ı uyandırırlar:

– Gazi hazretleri sizi saraya davet ediyor…

Nâzım tevkif edilmişse elbette gidecek, ama çağrılıysa? Kapısında bekleyenlere,

– Lütfen Paşa’ya saygılarımı sununuz. Bu saatten sonra sofraya bir şarkıcı çağırması daha uygundur, ben şairim… diyor.

Tevkif için gelmiş olsalardı, bilirlerdi yapacaklarını. Nâzım’ın sözlerini Gazi’ye iletmek kimsenin haddine kalmamış. Mustafa Kemal birkaç kere daha soruyor, bekliyor, saatler geçiyor, sabaha karşı kendiliğinden durumu anlayıp, gülümseyerek,

– İçinizde bir şair var, diyor, o da buraya gelmiyor…’2

…

Yıllardır anlatılan ‘Deniz Kızı Eftalya Hikayesi’ budur işte.

Aziz Nesin’in anlattığı versiyonunda Nâzım, ‘Ben Deniz Kızı Eftalya değilim, bir şairim’ demez de, ‘Bu saatten sonra sofraya bir şarkıcı çağırması daha doğrudur, ben şairim’ der.

Nâzım Hikmet’le ilgili yayınlanmış en önemli biyografilerden birinde de (Saime Göksu, Edward Timms, Romantik Komünist) aynı hikâye yer alır. Bu versiyonunda da, Nâzım Hikmet, kapısına dayanan polislere, ‘Paşaya benden selam söyleyin, ben Deniz Kızı Eftalya değilim’ der. Zekeriya Sertel’e dayanılarak aktarılan bu anekdota göre Mustafa Kemal’in, Nâzım’ın cevabını duyduktan sonraki tepkisi biraz farklıdır, ‘Aferin çocuğa. İşte şair dediğin böyle olur’ demiştir.

‘Söylenene göre’, Nâzım da geriye bakıp bu olayı hatırladığında, (Abdülhak Hamid’in çay daveti üzerine) ‘Mustafa Kemal’in davetini kabul etmedim. Ama bir şairinkini geri çeviremem’3 diyecektir.

Hikâyenin kaba çatısı aynı kalmakla beraber, farklı versiyonlarda, söylenmiş cümleler, verilmiş tepkiler değişiyor. Deniz Kızı Eftalya hikâyesinin internette rastlanılan başka bir versiyonu ise şöyle:

‘Kadife gibi tatlı bir gecede Atatürk, Nâzım Hikmet’in o güzel sesiyle okuduğu şiirleri plaktan dinlerken çok duygulanmış ve Nâzım’ı istetmiş o vakit. Emniyet Müdürlüğü’nden iki polis gönderilmiş Nâzım’ın evine. Gecenin geç saati kapıyı çalmışlar, demişler ki böyle böyle paşa seni çağırıyor. Hikmet saatine bakmış ve “Paşanıza söyleyin, ama aynen söyleyin, ben Deniz kızı Eftalya değilim” demiş. Mustafa Kemal bu tavırdan dolayı önce çok gururlanmış ülkenin bir sanatçısı reisicumhura karşı gelebiliyor diye. Ama sonradan hüzünlenmiş yine kırk yılın başı bir istekte bulunduk geri çevirdi diye. Bu düşüncesinin ardından da yanındakilere; “Böylelerini önce asmak sonra da mezarında ağlamak gerekiyor” demiş.’4

Bu versiyonda da, görüldüğü gibi, hem hikâyenin başlangıcı hem de Atatürk’ün tepkisi farklı anlatılmış.

Peki buradan nereye varacağız?

Bunca birbirinden farklılık gösteren hikâyeyi neden anlatıyoruz?

Son örnekten başlayalım…

Öncekilerden farklı olarak eklenmiş ve Atatürk’e ait olduğu söylenen sözün (‘Böylelerini önce asmak, sonra da mezarında ağlamak gerekiyor’) sahibi Atatürk değil, Cemal Paşa’dır ve bu cümleyi bambaşka bir ortamda Nâzım’a söylemiştir. Nâzım Hikmet ve Ahmet Cevat Emre’nin Cemal Paşa’ya yaptıkları bir ziyaret sırasında yaşanan diyalogu şöyle anlatır Hikmet:

‘(…) Şiirlerimi okutup dinledikten sonra, Ruslarla dostluğu nedeniyle ‘komünist’ yanıma hiç dokunmadan, ‘Elimden gelse bir ağaç dalına seni astırır, altında oturup ağlardım!..’ demez mi? Benim, lafımı sakınmaz biri olduğumu nerden bilsin? ‘Memleketi batırdınız Paşam’, diye cevap verdim, ‘Benim elimden gelse, sizi bir ağaç dalına astırır, altında da oturup ağlamazdım!’… Sert görünüşünün altında yumuşak kalpli ve yurtsever bir adamdı Cemal Paşa. ‘Belki de haklısın evlat’ gibilerden birkaç sözle geçiştirdiğini anımsıyorum bu tatsız söyleşiyi.’5

Görüldüğü gibi, buradaki söz alınarak bir şekilde Atatürk’e mal edilmiş, sonra da ‘Deniz Kızı Eftelya’ hikâyesine eklenmiş!

Peki sorun sadece hikayenin bir versiyonunun son cümlesinin uydurulmuş olması mı?

Bu kadarla bitiyor mu iş?

…

1960 yılında, Milliyet Gazete’sinden Ömer Sami Coşar ve Vatan Gazetesi’nden Orhan Karaveli, Moskova’da düzenlenecek ‘Uluslararası Doğu Bilimciler Kongresi’ne katılacak heyeti takip etmek üzere soluğu Moskova’da alır. Ve kongreye katılan Nâzım Hikmet’le geceli gündüzlü on beş gün geçirme fırsatını elde ederler. Onlar sorar, Nâzım cevaplar…

Bir akşam Ömer Sami Coşar, Nâzım’a ‘Yahu üstad’ der, ‘Türkiye’de çok konuşulan ve sanırım herkesin inandığı bir ‘Eftalya olayı’ vardır…’

Bundan sonrasını Orhan Karaveli’nin kaleminden takip edelim:

‘Coşar’ın sözünü kesti Nâzım, gülerek:

– ‘Deniz Kızı Eftalya Hikâyesi’mi?

– Evet! Aslı astarı var mıdır o hikâyenin?

Birden ciddileşti Nâzım:

– Bakın cancağızlarım! Elbette aslı yoktur. İşin doğrusunu da Türkiye’de iken yakın dostlarıma kaç kez anlatmışımdır. Ama dünyanın her yerinde halklar efsane uydurmaya bayılırlar. Bir kez ‘tutunca da’ kimse kimseyi işin doğrusuna inandıramaz… Şimdi, Mustafa Kemal dünyanın en nazik ve efendi adamlarından biriydi. İnsanları gece yataklarından kaldırıp, keyfi öyle istedi diye ayağına çağırtmak onun yapacağı bir şey değildi… Atatürk Dolmabahçe Sarayı’ndaymış da ‘gidin şu deli oğlanı bulun, gelip şiir okusun bana demiş de… Evime doluşan görevlileri ‘ben Deniz Kızı Eftalya değilim’ diye geri çevirmişim! Neresini düzelteyim ben bu ‘hikâye’nin. Atatürk’ün, ancak kendini bilmez sarhoşlara yakışan böyle bir davranışın içine girmesi bir yana, adamı kimse sarhoş görmemiştir! Bana da hiçbir zaman böyle bir davet gelmemiştir O’ndan. Kendisine daima hayranlık duymuş ve saygı beslemişimdir. O olmasaydı, Türkiye olmazdı! Bir davet gelmiş olsaydı O’ndan, geri çevirir miydim? Bir kere, devletin başı adam. Hem de nasıl bir baş!.. ‘Deniz Kızı Eftalya’ sözüne gelince, devrinin ünlü bir sanatçısı olmalı kadın. Böyle birini küçültücü ve incitici bir söz de bana yakışmaz zaten. İnandığım dava uğruna neler çektiğimi herkes bilir. Hapisliklerden yazdığım mektuplar da bir gün elbette çıkacaktır ortaya. Kimin hakkında ileri geri konuşmuşum? Nasırıma basanları yerdiğim doğrudur. Ama yalnızca şiirlerimde. ‘Arkalarından’ konuşmadım onların bile. Allah aşkına unutun artık şu ‘Deniz Kızı Eftalya’ hikâyesini. Bir gün de bu anlattıklarımı yazın, olmaz mı?’6

…

Yani aslında bütün hikâye bir uydurmacadan ibarettir…

Ama ‘Deniz kızı Eftalya’ hikâyesi, bundan yıllar önce, bizzat Nâzım Hikmet tarafından yalanlandığı halde, ufak değişiklikler, kimi eklemeler-çıkarmalar, farklı biçimlerle yıllardan beri anlatılmakta, kitaplara, hatta Nâzım biyografilerine girmektedir.

…

Nâzım Hikmet’in dediği gibi: ‘Halklar, efsane uydurmaya bayılır’…

Bizim tarih anlayışımızda da ne yazık ki efsanelere bolca yer ayrılmıştır…

‘Deniz Kızı Eftalya’ hikâyesi de onlardan yalnızca biri…

 

Taylan ÖZBAY

telgrafhanesanat.org

 

                                                                         

Kaynakça:

(1) http://www.kalan.com/scripts/Dergi/Dergi.asp?t=3&yid=3452

(2) ‘Hasretle’, Nazım Hikmet Mektupları, Yapı Kredi Yayınları, s: 223, 224

(3) Romantik Komünist, Saime Göksu, Edward Timms, Doğan Kitap, s:135, 136

(4)http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=denizk%C4%B1z%C4%B1%20eftalya

(5) Tanıdığım Nazım Hikmet, Orhan Karaveli, Pergamon, s: 168

(6) Tanıdığım Nazım Hikmet, Orhan Karaveli, Pergamon, s: 123, 124

Etiketler:
Tuncer Uçarol’a Ağıt
Telgrafhane Sanat Yayıma Başlarken
Facebook'ta Paylaş Twitter Paylaş Google+'da Paylaş Tumblr

Yorum Kapalı.

Yazarlarımız

  • A. Celal Binzet
    Günümüz Karmaşası-A. Celal Binzet A. Celal Binzet
  • A. Cengiz Büker
    Tommaso Campanella, Altın Çağ, Çev. A.Cengiz Büker A. Cengiz Büker
  • A. Tarık Emre
    Yedirmem Size Etleri- A. Tarık Emre (öykü) A. Tarık Emre
  • Bahattin Gemici
    Aydınlanma Savaşçısı Server Tanilli-Bahattin Gemici Bahattin Gemici
  • Celal İlhan
    Sanat Olmazsa Olmaz mı, Niçin Yazarız?-Celal İlhan Celal İlhan
  • Daver Darende
    Büyükelçi Korkmaz Haktanır’ın Anısına Saygı-Daver Darende Daver Darende
  • Ertuğrul Efeoğlu
    Söylem ile Eylem Ertuğrul Efeoğlu
  • Gültekin Çoygun
    Sesim Ölürse, Rüzgar Anlatır Öykümü: DUMLUPINAR, Gültekin... Gültekin Çoygun
  • Günay Güner
    Yazar İlhan Cem Erseven’in Ardından Günay Güner
  • Işık Kansu
    KİBELE Mİ TAŞ OCAĞI MI? Işık Kansu
  • Metin Turan - BELLEK
    ÇAĞDAŞ İRAN ŞİİRİ VE FURÛĞ ÜZERİNE KISA... Metin Turan - BELLEK
  • Mucize Özünal
    Çin Odasına Girenler ve Çıkanlar – Mucize... Mucize Özünal
  • Nazım Mutlu
    “Sosyal ve Kültürel İktidar!” Nazım Mutlu
  • Öner Yağcı
    AYDINLIK BİR YAŞAM YOLUNDA EDEBİYATIMIZ Öner Yağcı
  • Sultan Su Esen
    Türkiye’de Alevi Olmak Sultan Su Esen
  • Tahsin Şimşek
    Soykırım Uygarlığı, Tahsin Şimşek, şiir Tahsin Şimşek
  • Tamer Uysal
    Yeşilçam’ın Beyaz Filmleri: Uludağ ve Sinema –... Tamer Uysal
  • Taylan Özbay
    ATATÜRK VE NÂZIM HİKMET: “DENİZ KIZI EFTALYA”... Taylan Özbay
  • Yaşar Atan
    Bu Kuş Ezgileri Oldukça – Yaşar Atan... Yaşar Atan
  • Yücel Çağlar - Mavi Köşe
    “Bize Öz Türkçe Yaraşır”-Yücel Çağlar Yücel Çağlar - Mavi Köşe
  • Zehra Tırıl
    Müziğin Evrenselliği – Zehra Tırıl Zehra Tırıl

Son Eklenenler

Tommaso Campanella, Altın Çağ, Çev. A.Cengiz Büker @-Tommaso-Campanellaİndir ...
Tommaso Campanella, Altın Çağ, Çev. A.Cengiz Büker
(LA DOBLE MURALLA – Prólogo), ENRIQUE COLLADO RUEDA, Çev. A.Cengiz Büker A-Cengiz-Buker-LA-DOBLE-MURALLA-Prologoİndir ...
(LA DOBLE MURALLA – Prólogo), ENRIQUE COLLADO RUEDA, Çev. A.Cengiz Büker
Yayıncılık Dizgicilik, A.Cengiz Büker YAYINCILIK DİZGİCİLİK             &n...
Yayıncılık Dizgicilik, A.Cengiz Büker
Sesim Ölürse, Rüzgar Anlatır Öykümü: DUMLUPINAR, Gültekin Çoygun Sesim Ölürse, Rüzgar Anlatır Öykümü: DUMLUPINAR Gültekin Çoygun Istanbul, 2009 “26 Ağus...
Sesim Ölürse, Rüzgar Anlatır Öykümü: DUMLUPINAR, Gültekin Çoygun
Cumhuriyetimizin Düşünsel Zenginliği “KADRO HAREKETİ”, Gültekin Çoygun Gultekin-C-CUMHURIYETIMIZIN-DUSUNSEL-ZENGINLIGI-KADRO-HAREKETIİndir ...
Cumhuriyetimizin Düşünsel Zenginliği “KADRO HAREKETİ”, Gültekin Çoygun

Dil

Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin Şimşek Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı
  1. Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin... Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin Şimşek
  2. Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri... Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı
  3. “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da... “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı.
  4. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay... Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner
  5. R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner... R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
  • Yazarlarımız
  • Künye
  • İletişim
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Görüş ve önerileriniz için iletisim@telgrafhane.org adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2017 - Telgrafhane Sanat, Her Hakkı Saklıdır.