• Anasayfam Yap
      • Yazarlarımız
      • Künye
      • İletişim
Telgrafhane Sanat
    •  
    • AnasayfaAnasayfa
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı
Yazar-Araştırmacı Hikmet Altınkaynak Yaşamını Yitirdi Yazar-Araştırmacı Hikmet Altınkaynak Yaşamını Yitirdi
Ressam Prof. Dr. Turan Erol ve Eşi Yaşamlarını Yitirdiler Ressam Prof. Dr. Turan Erol ve Eşi Yaşamlarını Yitirdiler
İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı
Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında” Zehra Tırıl’ın Yeni Öykü Kitabı “Kapıların Kışında”
2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı 2023 Yılı Ceyhun Atuf Kansu Şiir Ödülü Koşulları Açıklandı
Anasayfa » Deneme

Edebiyat Notlarım-M. Güner Demiray

M.GÜNER DEMİRAY EDEBİYAT NOTLARIM  Okudukça bazı şair ve yazarlardan notlar düşüyorum. Bunlar kişisel görüş ve düşüncelerimi yansıtıyor. Bu arada...
16 Nisan 2020 Perşembe 19:41
  • Tweetle
yazıyı büyüt yazıyı küçült
Edebiyat Notlarım-M. Güner Demiray
REKLAM

M.GÜNER DEMİRAY

EDEBİYAT NOTLARIM

 Okudukça bazı şair ve yazarlardan notlar düşüyorum. Bunlar kişisel görüş ve düşüncelerimi yansıtıyor. Bu arada zaman zaman yapıtlarından örnekler alıyorum.

a-DİLİN GÜCÜ

Bu geçen pazar Nermi Uygur’un “Dilin Gücü” adındaki deneme yapıtını bitirdim. Aklın çözümleyici niteliğini Nermi Uygur bana öğretti bu kitabında. Kültür tarihinden çekip çıkardığı öykülerle, ileri sürdüğü varsayımlar, kuramlar ve genellemelerle vardığı sonuçlar ve ilginç düşünceler beni büyüledi adeta. Türkçedeki derinliği ve sezgisel gücü felsefesinin aydınlığında ne güzel yansıtmış. Nesnel yöntemli öznel denemeler içten havayı, konuşma biçemini yitirmeden nefis düşünce salkımları oluşturmuş. Bu salkımları bir bir kokladım geri dönüşlerle içselleştirerek.

Gerçekten Nermi Uygur bilgi ve düşünce ışıldağı! Bilim adamı titizliği var bir de. Kuşkucu. Çünkü hep gerçeğin peşinde yeni gerçekleri gün ışığına çıkarıyor. Bir dediğini çok kesin söylemiyor, yan düşüncelerle yeni ipuçları veriyor. Ayrıntılara, olasılıklara iniyor, okur da bu düşünce evreninde etkinleşiyor, kendi düş gücünü biliyor.

Bence Nermi Uygur Türk edebiyatının baş denemecilerinden biri. Ona Anadolu’nun Montagine’si desem yeridir.

*

Dilin Gücü’nden birkaç satır:

“…

Bir bakıma olmazla boğuşmaktır söz verme. Çünkü söz veren geleceğe söz geçirmek ister. Olacak şey mi bu? Gelecek, henüz var olmayan yaşama zamanıdır, umulmadık her şeyi kapsayabilir.

…

Hangi yolla olursa olsun biz ancak denediğimizi biliriz. Gelecek ise daha denemediğimiz zaman kesitidir. …(SÖZ)”

***

“…

Nedir çeviri dediğimiz? Bir aktarma, iletme, ulaştırma. Belli bir dil ortamındaki yapıtları başka bir dil ortamına taşımaya, götürmeye çeviri deriz genel olarak.

…

Her dil, dile getirdiği şeylerin çevirisidir: dile getirilenler dile çevrilenlerdir. Dil, çevirdiklerinin toplamıdır.

…

Dil, dil-olmayan bir şeyi dilce algılar. Algılama sürecinde konu olan şeyin kendisini algıya çevirir.

…(DİL VE ÇEVİRİ)”

***

“…

Salt konuşmalar sanki dilin insana en yakın katlarıdır. Bu konuşmalardaki sözcüklerin en alışılmış sözcükler, anlatımların en aşınmış anlatımlar olması da bundan. Gevezelerin çoğun işte bu ortamda kımıldandığına kuşkunuz olmasın.

…

Eski Yunanlılar dilini anlamadıklarına barbar diyorlarmış. Bense kimlere barbar diyorum biliyor musunuz, salt konuşmanın hakkını veremeyenlere. …(İKİ KÖPECİK)

***

“…

İçinden çıkılmaz güçlükler, acı yaşantılar, kıyasıya çatışmalar, dizi dizi yıkımlar ister istemez anlamı deşmeye iteledi.

…

Bireysel, toplumsal, tarihsel etmenler anlam verişin ayarıdır.

Bu açıdan bakınca, ‘anlam’ kavramının hiçbir zaman günümüzdeki kadar genişlediği görülmemiştir. Bundan ötürü, önceki yüzyıllarla karşılaştırıldıkta, anlamsızlık, kol geziyor bizim yüzyılımızda. Güzel yazındaki verimlere şöyle bir göz atın. Her alanda koca bir ordu. Birkaç ünlü adla yetinebiliriz ama. İşte Mallarme; Joyce, Kafka, Camus, Eliot, Pound, Beckett, İonesco, Adamov… Hepsi de var gücüyle anlamın sınırlarını zorlar. Çoğu saçmalarında bir anlam barındırıyor. …(ANLAM ÇIKMAZLARI)”

***

“…

Konuşkan La Fontaine doğru ortayı ne güzel dile getirmiş:

‘Konuşmak iyidir ya, susmak daha iyi:

Aşırıya kaçınca kötüdür ikisi de.’

…

Konuşmak da, susmak da bir sanattır. Bu alanda kaskatı ilkelere bağlanmak yaşamayı inmeye uğratır. …

Ancak, konuşmasını bilen susmanın saltanatını kurar. İyi konuşmak için de susmasını bilmek gerekir. Konuştuğumuz içindir ki susmak bazen bir erdemdir.

b-EDİP CANSEVER VE YERÇEKİMLİ KARANFİL

Bu günlerde Edip Cansever’e eğildim. Ara sıra şiirlerini okuyor ve üzerlerinde düşünüyorum. Son okumalarımı Yerçekimli Karanfil üzerine yoğunlaştırıyorum.

Edip Cansever dramatik şiirin telaşı etkin bir şairi. Dizeleri arasında yer yer güneşler açan güzellikler yaratıyor. İyimserliğin süzgecinden geçen aşk güzel duyularla kalbimizi nakışlıyor. Sözcükler şairin gönlünden çiçeklenerek şiire yerleşiyor. Ve sözcüklerin birbiriyle uyumlu ritimler yarattığını da hissediyorum. Şiir musikisi diyorum buna ben.

…

Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte

Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel

O başkası yok mu? Bir yanındakine veriyor

Derken karanfil elden ele…

Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle

Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil

Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk

Birleşiyoruz sessizce

Beyazda birleşmenin sıcaklığı karanfilin (aşkın, sevginin, sevdanın) itkisiyle mümkün oluyor. Bu beyazda toplanış ( yedi rengin erimesi) toplumsal birlikteliğin sevgi pınarı imgesinde somutlaşıyor. Sonra sol siyasal eylemlere kalbi bir onayla katılan şiirler de gündemi aydınlatıyor. Öte yandan bireyselliklere dönüyor şair. Son aşamalarda evrensel yalnızlık boyutuna ulaşıp içe kapanışın sessizliğinde kendi gerçeğini yaşamaya duruyor geniş ve derin bir yatakta akarak.

c-“HURUFÎ ŞİİRLER”

Hüznün ve melâlin şairi Hilmi Yavuz. Şiirleri, düşündüren, çağrışım ağlarını eyleme geçiren,  kişiyi mecazlar içinde dolaştıran nitelikler içerir. Melâlin çağdaş rengini çizer, hüznün kumaşlarını dokur bize. Hurufî anlamlara dek çeker insanı içreğe. Şiirinin atmosferinde felsefi nakışlı imgeler soluruz içten. Geleneği çağdaşlığın içinde kendine özgü bir dille yeniden üretir.

Son günlerde okuduğum “hurufî şiirler” (Yapı Kredi Bankası Yayınları) Anadolu’nun derin kültürüne yolculuk etmemi sağladı benim.

Hurufî harfler demektir.

Hurufîlik, harflerden dinsel anlamlar çıkaran bir akımdı. Harf ve rakamların çeşitli yorumları üzerine kurulu. Bu düşün ve inanç dizgesi ta antik çağda yaşamış Pyhagoras’a dek gider. Bir bakıma varoluş sorunlarının felsefî araştırma etkinliğidir bu. Sonra bu dizge Pers ülkesine yayılır, daha sonra İslam’a geçer, zamanla mezhep, tarikat anlayışlarının doğmasına neden olur. Hurufîliğin ilk örneğini Hallac-ı Mansur’da görürüz.

Zamanla Hurufilerin büyük bir çoğunluğu Anadolu’ya ve Balkanlar’a gelip görüş ve inançlarını yaydılar, Bektaşi tekkelerine girerek Bektaşiliği etkilediler. Bu alanda şair Nesimi’nin katkıları büyük olmuştur. Böylece bu akım Osmanlıda bir tasavvuf düşüncesi olarak yerini almıştır.

Bunun çağdaş anlamda sanata, şiire yansıması kültürümüze bir zenginlik, bir yenilik yaratma açısından renk katar. Sanatta tekdüzeliğe set çekerek çok soluklu bir yapıyı getirir. Düşün yetilerini kamçılar.

“hurufî şiirler”den iki örnek sunuyorum:

harfler ve kibrit

aşkları da yaktım, yalnızlığı da!

Dumanına gel dedim, ateşine git!

Sözlerin külü kaldı elimde

Bir de gül, bir kibrit!

kimbilir hangisiydi yanmadı

eskidendi o süslü intiharlar

hilmi! Gel akşama hüzün var!

Bir de gül, bir kibrit!

Durup da saysam da çoğu da bir’dir

Şiirler da, da, da, şenlik ateşleridir

Dizelerden yanık kokusu gelir

Bir de harf, bir kibrit!

**

Tâ, sîn, mîm

(bir)

Leylaklardan leyla’lara eksi k

Ben harflerden inşa edildim;

yaz’dan az’a doğru ‘y’a,

            ya  ben’dim ya değil’dim,

             tâ, sîn, mîm

mevsimler birer söz, çiçekler demetin

de ki gülsün, ben demedim

kalbimin eşkâlini verdim

aşklar hemen tanıdı beni,

           tâ, sîn, mîm

d-BİR YOL

Bugün Talip Apaydın’ın Bir Yol adındaki dört perdelik tiyatro yapıtını okudum. 1960 öncesi köylerin durumunu, acı gerçeklerini, geriliğini gözler önüne seriyor Apaydın.

Burada bir köy öğretmeninin bir orman köyünde halkı aydınlığa çıkarma mücadelesinin öyküsü canlandırılıyor. Öğretmen bu yolda canla başla savaşıyor tek başına, kimsesiz. Karşısına muhtar, şeyh ve birtakım geri kafalılar çıkıyor. Üstelik rüşvet yemeye alışmış ikiyüzlü orman memurları da muhtarın yanında yer alıyor. Orman memurlarının her dediğini yapan muhtar öğretmeni takmıyor. Şeyh onu zındık olmakla suçluyor. Muhtarın başı çektiği gerici ve cahil tabaka da onu komünistlik propagandası yapmakla tehdit ediyor. O yine de yılmadan toplumu aydınlatmaya devam ediyor, çocuklarını okutuyor. Bu arada orman kaçakçılığının önüne geçmek için gençlere ve bazı köylülere şimşir kaşık yapmayı öğretiyor. Çoğu bu işi zanaat haline getiriyor. Bundan bayağı para kazanmaya başlıyorlar. Köy kadınlarının halı ve kilim dokuma sanatını öğrenmeleri için kaymakama başvuruyor öğretmen ve ondan söz alıyor. Ama kaymakam işi uzatıyor ve köye bir türlü gelmiyor.

Bir gece sözlüsüne mektup yazarken evi taşlanıyor, sonra kapıyı kırıp içeri giren karanlık kişiler öğretmeni öldüresiye dövüyorlar. Kanlar içinde orta yerde kalıyor öğretmen. Kimsesiz.

Bu olaylar pek çok köy öğretmeninin başına gelmiştir Anadolu’da. Hasan Ali Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığından sonra öğretmenler hemen hemen yalnız bırakılmış, arkalarında devlet desteği pek kalmamıştır.

Çoğumuz bu endişelerin ortamlarından geçtik. Ama mücadele ettik. Işıklar serptik köylere, kasabalara, kentlere. Güzel günler yaşattık halka, tiyatro yapıtları sahneledik, el ele verip öğrencilerimizle bayramlarda kürsülerden çağdaş uygarlığın ilkelerini seslendirdik. Hep yalnızdık. Atatürk ve Hasan Ali Yücel’in altın dönemleri yoktu artık.

Ve geldik, elde var sıfır!

e-HERMANN HESSE ( 1877-1962) –Nazi baskısı sonucu Alman yurttaşlığından İsviçre yurttaşlığına geçmişti yazar-

Uzun zamandır elimin altında Hermann Hesse’nin romanı “GERTRUD” vardı. Üç-dört gün önce bitirdim.

Hermann Hesse’nin ruh derinliklerine inerek ince ince anlattığı bir müzisyenin gençlik yıllarıdır bu roman. Konservatuarı bitirdikten sonra çevresindeki yakın dostları, kendisinin sakatlanmasına neden olan kız ve diğer kadınlar…Bunların içinden sevip güvenerek aşık olduğu genç kız Gertrud! Hesse’nin usta kalemi gerçekten bize sıcak ve canlı portreler çiziyor. “Okurken satırlarından tınılar yükseliyor, sayfalarında notalar uçuşuyor.”  Roman yer yer Goethe’nin romanı Genç Werter’in Acıları’ndan yansımalar taşıyor. Müzisyen Kunh’ta Werter’deki aynı ruh hallerini görmek mümkün. İyimserlik ve sonsuz sevgi romanın her satırında pırıl pırıl ışıldıyor.

Sanki kollektif bir bilinçle bir beste yaratılmış gibi. Bir ezgi gibi yüreğimizi ateşliyor Gertrud.

Romandan birkaç satır:

“ …Gertrud’la nasıl kardeş kardeş düşüp kalkabildiğime, aradaki duvarı yıkarak Gertrud’u benden yana nasıl çekip almadığıma, nasıl bir kale gibi saldırıp onu ele geçirmediğime bir türlü akıl erdiremiyordum. (…) Gertrud! Gertrud diye sayıklıyordum kendi kendime. Teselli ve umutları kaldırıp bir kenara atıyor, şehvetin o dehşet verici çaresizliğinin eline kendimi bırakıyordum. (…) Derken Gertrud’dan içi Alp gülleriyle dolu küçük bir kutu aldım; Wallis’teki bir köyden yollamıştı, elyazısını görüp kahverengimsi, solmuş çiçekleri kutudan çıkarırken tatlı gözlerinin bakışını üzerimde hissettim, azgınlığımdan ve kendisine güvensizliğimden utandım.- s.96-97”

“…Bu dönemde Teiser kardeşlerin hayli desteğini gördüm. Hemen her gün bu saatlerde bir araya geliyor, okuyor, müzik yapıyor, yürüyüşlere çıkıyor, şenliklere katılıyor, gezilere çıkıyorduk. (…) Ben de annemi Kuzey Almanya’daki akrabalarının yanına götürüp bırakmıştım, yıllar var ki onu davet edip duruyorlardı. Kendim için de Kuzey Denizi sahilinde bir yer bulmuştum. Gece gündüz denizin eski şarkısını dinliyor, buruk ve temiz deniz havasını soluyup kafamdaki düşüncelerin ve ezgilerin peşine düşüyordum. –s.151- …”

f-TURGUT UYAR

Bugünlerde Turgut Uyar’ın  “ Dünyanın En Güzel Arabistan’ı” şiir yapıtı elimdeydi. İki gün önce okuyup bitirdim geri dönüşlerle, çağrışım ve yorumlar yaparak.

Turgut Uyar önceki şiirlerinde daha çok bireyin toplumla, törelerle çatışmasına ağırlık vermiştir. Daha çok Birinci Yeni etkilerinde yazmıştır o zamanlarda.

Uyar  “Dünyanın En Güzel Arabistanı” yapıtında ve diğer sonraki yapılarında İkinci Yeni Hareketinin içindedir artık. Bu akımı fikir olarak destekler, şiirlerini bu yeni anlayış içinde yazar.

Şair “Dünyanın En Güzel Arabistanı”nda yarattığı soyut dünyanın tinsel derinliklerine iniyor. Zaman zaman aşkın, bilinçaltının erotik sesini dizelerine poetik bir ustalıkla yansıtıyor. Akçaburgazlı Yekta kişiliğiyle toplumsal durumlardaki bilinçdışı davranışların, sosyal psikolojinin sözcük ve imgelerle soyut örneklerini veriyor. İnsanın iç ikliminden organik şiirler çıkarıyor. Bu yapıtıyla ilgili Tuncer Uçarol da şu ilginç düşünceleri ileri sürüyor: “… Bu kitabında belirli bir biçimde şiir yatağını değiştirmiş,

döneme damgasını vuran İkinci Yeniye, asıl yatağına geçmiştir. Şiirlerinde anlam sıçramaları, özgür çağrışımlar, şaşırtma öğesi, uzun dizeler, düzyazı şiirler gözükmektedir. Konu gözden yitmiş gibi ya da konu cam olup kırılmış, dört bir yana yayılmış gibidir şiirde. …”

Bu bakımdan Turgut Uyar İkinci Yeni’nin öncülerindendir. Nurullah Ataç’ın beğendiği şairlerden biridir. O, şiirin gelişmesini “ toplumsal bilimlerin, baskısını gitgide  artıran teknolojinin, tüm bilimlerin, değişen ahlâk ve yaşamın insan yeteneklerine  katkılarına” bağlar.

Uyar kanatlı imgelerin ışığında gizemli ve çağrışımlı dünyaların içine alır bizi. Bu arada kendimize dönüp bakmamıza da yardımcı olur.

Bir örnek:

GÖĞE BAKMA DURAĞI

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım

Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından

Bebe dişlerinden güneşlerden yanab otlarından

Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar

Şu aranıp duran korkak ellerimi tut

Bu evleri atla bu evleri de bunları da

Göğe bakalım

***

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım

İnecek var deriz otobüs durur ineriz

Bu karanlık böyle iyi afferin Tanrıya

Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum

Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun

Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam

Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım

Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda

Beni bırak göğe bakalım

***

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım

Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum

Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi

Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor

Seni aldım bu sunturlu yere getirdim

Sayısız penceren vardı bir bir kapattım

Bana dönesin diye bir bir kapattım

Şimdi otobüs gelir biner gideriz

Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç

Bir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsin

Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat

Durma kendini hatırlat

Durma göğe bakalım

Etiketler:
Çağını Aşan Bilge: Jean –Jacques Rousseau-Bedriye Korkankorkmaz
Usta Ozan Cengiz Bektaş’ın Ardından-Günay Güner
Facebook'ta Paylaş Twitter Paylaş Google+'da Paylaş Tumblr

Yorum Kapalı.

Benzer Haberler

Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı Cemal Süreya, Türkçe için şöyle der: “Somut, dobra, düşünmeye elverişli, çağrışım ağı onarılmış ve ...
Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı
Yazar-Araştırmacı Hikmet Altınkaynak Yaşamını Yitirdi Yazar-Araştırmacı Hikmet Altınkaynak solunum ve kalp yetmezliği nedeniyle kaldırıldığı hastanede ya...
Yazar-Araştırmacı Hikmet Altınkaynak Yaşamını Yitirdi
Ressam Prof. Dr. Turan Erol ve Eşi Yaşamlarını Yitirdiler Türk resminin önemli adlarından, Prof. Dr. Turan Erol (1927-2023) ve  eşi Türkan Erol  16 Şubat 202...
Ressam Prof. Dr. Turan Erol ve Eşi Yaşamlarını Yitirdiler
İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tarih:  06.01.2023 Konu: İsmail Hakkı Tonguç Eği...
İsmail Hakkı Tonguç Belgeliği Vakfı Tonguç Adına Eğitim Uygulama Ödülü Başlattı

Yazarlarımız

  • A. Celal Binzet
    Günümüz Karmaşası-A. Celal Binzet A. Celal Binzet
  • A. Cengiz Büker
    Rainer Maria Rilke, Sonbahar, Çev. A. Cengiz... A. Cengiz Büker
  • A. Tarık Emre
    Yedirmem Size Etleri- A. Tarık Emre (öykü) A. Tarık Emre
  • Bahattin Gemici
    Aydınlanma Savaşçısı Server Tanilli-Bahattin Gemici Bahattin Gemici
  • Celal İlhan
    Sanat Olmazsa Olmaz mı, Niçin Yazarız?-Celal İlhan Celal İlhan
  • Daver Darende
    Büyükelçi Korkmaz Haktanır’ın Anısına Saygı-Daver Darende Daver Darende
  • Ertuğrul Efeoğlu
    Söylem ile Eylem Ertuğrul Efeoğlu
  • Günay Güner
    6 Şubat 2023 Yersarsıntısı, Günay Güner Günay Güner
  • Işık Kansu
    KİBELE Mİ TAŞ OCAĞI MI? Işık Kansu
  • Metin Turan - BELLEK
    ÇAĞDAŞ İRAN ŞİİRİ VE FURÛĞ ÜZERİNE KISA... Metin Turan - BELLEK
  • Mucize Özünal
    Çin Odasına Girenler ve Çıkanlar – Mucize... Mucize Özünal
  • Nazım Mutlu
    “Sosyal ve Kültürel İktidar!” Nazım Mutlu
  • Öner Yağcı
    AYDINLIK BİR YAŞAM YOLUNDA EDEBİYATIMIZ Öner Yağcı
  • Sultan Su Esen
    Türkiye’de Alevi Olmak Sultan Su Esen
  • Tahsin Şimşek
    Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin Şimşek Tahsin Şimşek
  • Tamer Uysal
    Yeşilçam’ın Beyaz Filmleri: Uludağ ve Sinema –... Tamer Uysal
  • Taylan Özbay
    ATATÜRK VE NÂZIM HİKMET: “DENİZ KIZI EFTALYA”... Taylan Özbay
  • Yaşar Atan
    Bu Kuş Ezgileri Oldukça – Yaşar Atan... Yaşar Atan
  • Yücel Çağlar - Mavi Köşe
    “Bize Öz Türkçe Yaraşır”-Yücel Çağlar Yücel Çağlar - Mavi Köşe
  • Zehra Tırıl
    Müziğin Evrenselliği – Zehra Tırıl Zehra Tırıl

Son Eklenenler

6 Şubat 2023 Yersarsıntısı, Günay Güner Günay Güner 6 Şubat 2023 Yersarsıntısı…          ...
6 Şubat 2023 Yersarsıntısı, Günay Güner
Rainer Maria Rilke, Sonbahar, Çev. A. Cengiz Büker Reiner-Maria-Rilke1İndir ...
Rainer Maria Rilke, Sonbahar, Çev. A. Cengiz Büker
Petrarca Sonnet 227, Çev. A. Cengiz Büker PETRARCA-İndir ...
Petrarca Sonnet 227, Çev. A. Cengiz Büker
Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin Şimşek Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin ŞİMŞEK TV’lerin dili de kirli, camı da! Siyasetin ve b...
Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin Şimşek
Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı Cemal Süreya, Türkçe için şöyle der: “Somut, dobra, düşünmeye elverişli, çağrışım ağı onarılmış ve ...
Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı

Dil

Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin Şimşek Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı
  1. Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin... Bu Sizin Türkçeniz Olabilir mi? Tahsin Şimşek
  2. Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri... Tahsin Şimşek’in Şiire Açan Kır Karanfilleri Adlı Kitabı Yayımlandı
  3. “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da... “Bazı Kelimeler Çok Güzel” ya da Osmanlıca Sevisine Hizmet – Merve Yılmaz yazdı.
  4. Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay... Yazım (İmla), Noktalama Kurallarını Hiçe Saymak-Günay Güner
  5. R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner... R Harfinin Suçu Ne? Günay Güner yazdı
  • Etkinlik
  • Haber
  • Söyleşi
  • Kitap
  • Dil
  • Öykü
  • Deneme
  • Anlatı
  • Şiir
  • Yazarlarımız
  • Künye
  • İletişim
Sitemizde yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz. Görüş ve önerileriniz için iletisim@telgrafhane.org adresine e-posta gönderebilirsiniz.
Copyright © 2017 - Telgrafhane Sanat, Her Hakkı Saklıdır.